Bayram, bolca sevgi, biraz harçlık ve kocaman kucaklaşmak demek
ÖZGE ÖZDER: Özellikle anneanneli, dedeli çocukluk sevinçlerim geliyor aklıma. Bayram demek aile ve sevdiklerimle kucaklaşmak demektir benim için. Bolca sevgi, biraz harçlık, tatlılar, renkli şekerlemeler ve neşeli bir kalabalık...
SİNAN GÜLERYÜZ: Sabah çok erken saatte başlayan telaş, yemek hazırlıkları, kalabalık aile sohbetleri, büyüklerin tütsü ve limon kolonyası kokularının evi sarması, karnın ağrıyana kadar şeker yemek...
Ö.Ö.: Geleneklerine bağlı fakat geleneklere hapsolmamış, hoşgörülü bir ailede büyüdüm. Bayramlarda herkes müsaitse ve şehirdeyse bir araya gelinir, büyük sofralar kurulurdu. Bayram neşe ve paylaşmaktı, anneanne, babaanne evine gidilir, tüm teyzeler, halalar ile o evlerde buluşulurdu. Görmediğim kuzenlerimle oynar, harçlık ve şeker toplar, özenli kıyafetlerle sevinç içinde akşama kadar koşuştururdum.
S.G.: Ankara'da olduğumuzda babamla bayram namazına giderdik. Sonra evde güzel bir kahvaltı sofrasında aile bayramlaşması yaşanır, ardından mezarlık ziyareti yapardık. Gelenlerle gidenlerle gece yarısına kadar bayram yemeği sürerdi.
Ö.Ö.: Bayramda güzel kıyafetler, bazen yeni ayakkabılar giydiğimi ve bundan mutlu olduğumu hatırlıyorum. Özenli giydirilirdim. Ama illa yeni kıyafet veya ihtiyaç dışı şeyler alınacak diye bir kaide yoktu. Mutlu olmak için, bunlara ihtiyaç da yoktu zaten. Dedemin kokusunu içime çekmek benim için en büyük mutluluktu. Anneannem ve dedemi kaybettikten sonra bayramlar anlamını yitirdi. Çocukluğumu ve bayram mutluluğumu yitirdim.
Ö.Ö.: Markete gidip hemen harcadığımı da hatırlıyorum, biriktirip ihtiyacım olan ya da özendiğini bir şeyleri aldığımı da. Küçük harçlıkları hemen harcardım sevdiğim çikolataları filan alarak, büyük banknotları ise biriktirip harcamak için fiyatı yüksek büyük hedefler koyardım. Ayakkabı gibi mesela.
S.G.: Valla elime hâlâ para geçtiğinde hemen harcıyorum, benim genellikle biriktirme huyum yoktur. Hayata bir kere geliyoruz ve kesinlikle tadını çıkarmalıyız.
Ö.Ö.: Bizim çekirdek ailemiz çok kalabalık olmasa da, sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz sofralarda ben daha çok fırında yapılan börek, kek, kurabiye ve de meze türü neşeli yiyeceklerle sofrayı donatmayı seviyorum.
S.G: Bizim anne tarafı Mardinli ve dedem bana el verdiği için tabii ki ben çiğ köfte yaparım. Hem de fena… Ben çiğ köfte yapıyorsam bilin ki başka bir şey yenmeyecektir.
GEÇİNMEYE GÖNLÜMÜZ VAR
S.G.: En başta saygı olmalı çiftler arasında. Ve birbirinize alan tanımanız lazım ilişkide, çok önemli bu durum çünkü eşlerin arkadaş ve dostlarıyla da zaman geçirmeye ihtiyacı var. Ve kesinlikle babaannemin dediği bir laf vardır, "Günü küs bitirmeyin, ne olursa olsun, yatağa küs girmeyin" derdi hep, bu çok önemli diye düşünüyorum.
Ö.Ö.: Gün içinde ne yaşanmış olursa olsun, aynı yastığa baş koyarken iki kişinin de aynı tarafta olduğunu hatırlayarak, sarılıp uyumak ve yeni güne bu birliktelik duygusu ile başlamak önemli. "Geçinmeye gönlü olmak" derdi buna anneannem. Biz üstümüzde negatif tutmayız mesela, geçinmeye gönlümüz vardır birbirimizle. Evlilikte doya doya gülmek, beraber üretmek, her anı paylaşmak, egolardan uzaklaşmak çok önemli. Ama en önemlisi iyi arkadaş olmak. Çünkü o sizin hayat arkadaşınız.
Ö.Ö.: Tabii ki. Aşksız olmaz, olamaz. Ama aşkın kademeleri var bence. Günden güne evrilerek şekil değiştiren bir şey aşk. O kadar çok an ve anı birikiyor ki, ilişki hafızanıza dantel gibi öyle incelikli küçük anlar ekleniyor ki, bitmeyi bir kenara bırakın artık incecik detaylarda buluyorsunuz aşkı. Aşkın Sinan halini benim kadar iyi bilen bir kişi daha yok mesela bu dünyada, çünkü artık ince detayları görebilecek mertebeye ulaştım yıllar içinde.
S.G.: Bakın biz 8.yıla girdik ilişkimizde, ama hâlâ Özge de her geçen gün yeni ve güzel bir şeyi görüp tekrardan aşık olabiliyorum. O heyecan bitmedi bende.
Ö.Ö.: Benim ya da Sinan'ın işi ya da bir zorlukla mücadelesi halinde diğeri anında ona adapte oluyor ve pasör olup onu destekliyor. Bizde kimse bundan gocunmaz. Birimizi, diğerine asistanlık yaparken görebilirsiniz. İşte o anların hiç birinde ego yok.
Ö.Ö.: Kıskançlıktan sorun çıkaran bir yapım olmadı hiç. Sinan dışarı çıktığında bir kez bile telefonu çalmaz, kaçta geleceğini, kimle olacağını söyler ve bu yeterlidir benim için. Karşımdakine her zaman sonsuz güvenirim, bunaltmam.
S.G: Ben aşırı! Birbirimizi kıskandırmak için ekstra çabamız olmaz. Ama dış etken varsa, kollasın kendini, evini yurdunu bulurum, söylüyorum bakın karışmam. (Gülüyor)
ANNELİK AÇIK YARA GİBİ
KIZIMA ÇOK AŞIĞIM
OYUNCULUĞA SICAK BAKIYORUM
S.G.: Artık son dönemde evet, çünkü ciddi bir diyet ve spor programından sonra şöyle oklu, kılıçlı, at binmeli işler gelirse seve seve yaparım. Güzel bir proje olursa içimize sinerse Özge'yle oturup üstüne düşünüp değerlendiririz. Sonuçta benim oyunculuk koçum çok iyi, sizce de öyle değil mi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.