Şov değil, şok evlilik trendi
STRESİN DİBİ
Nerede evlilik hazırlığında çift görsem; onların stresi bana baskı, bünyeme ağırlık yapıyordu. Aylar önceden düğün yapılacak otel belirleniyor, pazarlıklar yapılıyor... Organizasyon firmalarını yarışa sokup 'Hangisi en yaratıcı fikirle gelecek?', 'Maliyeti ne olacak?' gibi konular masaya yatırılıyor. Davetli listesi her seferinde baştan ayağa yenileniyor, kimisini sadece ayıp olmasın diye çağırıyor, bazen de en yakın arkadaşını unutuyorsun. 'Sahneye kim çıksın, eğlencesi nasıl olsun?' derken giyeceğin gelinliğin senin arzuladığınla, erkek tarafının ailesinin uygun gördüğü arasında sıkı bir karekök hesabı yapıyorsun. Daha bitmedi; düğündeki nabzı tutmak, insanların gittiği ve vakit geçirdiği en iyi düğünün sahibi olmak istiyorsun. Aksi olamaz... Stresin dibine vuruyorsun, dibine! Ertesi gün bir de sosyal medya kontrolü var; kim ne fotoğraf paylaşmış, ne kadar takı takılmış? Amaç sadece evlenmekti değil mi? O zaman kusura bakmayın; ben böyle şov değil, şok evliliklerden yanayım. Mutluluk iki kişilik değil midir? Neden bu işi zora sokayım, bir de yüzbinlerce lira akıtayım... Bak bir yastıkta kocayacaklar işte... Mutlu da olacaklar eminim!
'O RÜYA GİBİ DÜĞÜN İÇİN PARAM YOK'
Erkek tarafı bilinen bir soyadına sahip; 90'ların varlıklı ailelerinden. Beraber olduğu kız da magazinel bir anne-babanın kızı... İlişkileri oturmuş, kız tarafı evlilik teklifi bekliyor. Ama kız, aniden erkek tarafından terk ediliyor. Peki neden? Erkeğin açıklamasını kelime kelime yazıyorum: 'Düğün yapacak, ona o gösterişin tadını çıkarttıracak, manşetlere taşınacak, o rüya evlilik için param yok.' Ama işte bunu ona söyleyemez ya da hissettiremez. Kız tarafının beklediği rüya evlilik ne yazık ki zor. O yüzden erkeğimiz, severek kızı terk etti. Halbuki bir Gonca kafası yaşasa, 'Arkadaşlarım ne der?' diye düşünmese, ele güne karşı n'apcaz stresine girmese; her şey harika olabilirdi; değil mi?
ÇİNLİLER'İN YABANCILARLA SELFİE MERAKI
'Yazarımız Çin'de mahsur kaldığı için bu hafta yazısını yazamamıştır.' İşte tam da bu sözler aklımdan geçerken bu satırları yazıyorum... Çin'deki keyif dolu anları haftaya saklıyorum; seyahate yeni başladım ne de olsa. Başımdan geçen talihsizlikleri anlatıp içimi dökmek istiyorum ilk önce...
'SOSYAL MEDYA KRİZİ İSTANBUL'
dan dokuz saatlik bir uçuşla Pekin'deyiz. Şunu bilin ki, Çin'de sosyal medya kullanımı yasak; ne Instagram, ne Facebook, ne de Twitter var. Ee daha İstanbul'da bizi korku sardı; ne yapacağız biz sosyal medyasız? Neyse yaseminli yeşil çay ile rahatlıyoruz ancak bu kural kendi operatörleri ve wifi ağını kullandığınız otel ve restoranlarda geçerli. Eğer gelecek fatura gözünüzü korkutmayacaksa; Turkcell'in akıllı yurtdışı paketi ile dijital dünyaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Pekin'den üç saatlik uçuşla Xiamen'e geçeceğiz. Ancak hava koşulları yüzünden inemeyip bir uçak dolusu Çinli ile Xiamen'e yarım saat mesafedeki başka bir havaalanına iniş yaptık. En son Google haritada, 'Acaba neredeyiz?' diye yerimizi belirlemeye çalışıyorduk. Uçağın iptal olması ile bir otele yerleştirildik. Kimse İngilizce bilmiyor. Uçak ne zaman kalkacak cevap alamıyoruz. Ah Türkiye'min canına kurban; sokaktaki en alakasız, kolundan tutup çevireceğiniz adam bile çat pat derdini anlatıp turiste yön veriyor. Burada sizin suratınıza uzaylı gibi bakıyorlar. Sabah oluyor, karayolu ile Xiamen'e iki saatlik yolculuk gerçekleştiriyoruz. Ve bu yolculukta ne kredi kartı geçen bir restoran, ne market, ne de yardımı dokunan bir Çinli'ye denk geliyoruz. Bu maceradan arda kalan en komik an; çekik gözlü olmayan birini görünce fotoğraf çektirmeleri. Evet Çinliler'le bol bol selfie yaptık. Şimdi Xiamen'e ulaştık, buradan Şangay'a geçeceğiz... Tatilin keyfi şimdi başlıyor. Çin seyahatimin en çarpıcı detayları haftaya cuma köşemde olacak.
SOSYAL HAYAT NOTLARI
Londra'dan Nispetiye'nin göbeğine konan mekan hangisi? Arda Türkmen'in yılbaşı sabahı sürprizi ne oldu? Sosyal hayat notlarıma gel sevgili okurum, hepsi burada...
NİSPETİYE YÜKSELİŞTE
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.