ÖNCEL ÖZİÇER

Annen baban da çocuktu

Hayatımın önemli bir bölümü, babamla ilgili travmalarımı çözmek ve kurtulmakla geçmişti.
İlk gençlik yılları denilen dönemdi bu...
Ben başıma gelen her melanetten, yaptığım her hatadan, babamı ve onunla kuramadığımız ilişkiyi sorumlu tutuyordum.
Yahu ne gereksiz yere yıpratmışım kendimi diyorum şimdi de.
Canım babacığımı da boşa kırmışım ve beni kırmasına izin vermişim.
Epey oluyor aile geçmişimle bağlarımı koparalı. Ailemle demiyorum dikkat ediniz! Anılardan, travmalardan, yaşanan olumsuzluklardan, can sıkan olaylardan söz ediyorum. Yaşandıysa yaşandı... Bence hepimiz hayatımızın bir döneminde anne-babalarla olan ilişkimizi gözümüzde çok büyütüyor, bu bağlara fazla anlam yüklüyoruz.
KAHRAMAN DEĞİLLER
Anne-babamızı gözümüzde birer otorite, yönetici ve her an şefkat-sevgi aktarmakla yükümlü, ermiş, bilge kişilikler olarak görmek istiyoruz.
Bu beklentinin karşılığını alamayınca da pek bozuluyor, bunalımlardan bunalım, depresyonlardan depresyon beğeniyoruz.
Psikolog veya psikiyatristin karşısına oturanın ilk lafı "Benim babam" veya "Benim annem" oluyor ve hemen çeşmeler açılıyor.
Oysa şunu idrak ettiğin an tüm mesele çözülüyor: Onlar da çocuktu be kardeşim!
Büyüdüklerinde de birer süper kahraman değillerdi. Onların da saçmalama hakkı vardı. Bütün hayatlarını çocuklarına adamak gibi bir zorunlulukları yoktu.
Tamam ellerinden ve içlerinden geldiği kadar bizimle ilgilendiler ama sonuçta önce candı, sonra canan...
Sürekli sorunlu bir ergenin (kendi çocuğu bile olsa) manyaklıklarıyla uğraşmak, onları yordu belki. Bazen bencillikleri öne çıktı; kendi mutluluklarının peşine düştüler.
Yaptılarsa da yaptılar; aa onlar da insan yahu! Rahat bırakın artık şu analarınızı babalarınızı... Çok kızdığınız zamanlarda onların çocukluk hallerini gözünüzün önüne getirin.
Tıpkı sizin gibi onların da anne- babalarıyla sorunlar yaşadığını, üzüldüğünü, kırıldığını, ağladığını ve hayal kırıklığına uğradıklarını...
Belki onların yaraları sizinkinden daha derindir. Hiç sordunuz mu?
Kendi yarasına merhem bulamayan birinden medet beklemek de abesle iştigaldir. Neyse kısa keselim... Kocaman olmuş ama hâlâ anne-baba travmalarını atlatamamışlara tavsiyem; başlarına her gelen sorunda ebeveynlerini suçlu görmemeleri.
Yaşadıklarımızın hiçbirinde suçlu muçlu yok çünkü. Kendi seçimlerimizin sonuçları başa geliyor, çekiliyor, sonra bitiyor, yerine yenisi geldiği için eskisi unutulup gidiyor.
Çare; ne kendimize, ne başkalarına, ne de şu kısa hayata fazla anlam yüklemeden 'gönder gelsin' rahatlığıyla yaşamak... Geçmiş için kendini gereksiz yere hırpalamamak...
Canınıza yazık...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.