Ateşli sayıklamalar
Bu H3N2 virüsü yurdu terk etti, edecek; size söyleyeyim.
Çünkü "Grip salgını mı? O ne?
Bizde yok öyle bir şey, iyiyiz" derken, sonunda buraları da buldu.
Sanırım bir-iki haftaya Çeşme kıyılarından 'bizi de denize dökerek' yok olup gidecek.
En son ne zaman bu kadar ağır ateşli hastalık geçirmiştim hatırlamıyorum.
Ne yapsam fayda etmiyor.
Ne içsem yararı olmuyor.
TAVUK SUYUNA ÇORBA
Tabii ki her Türk hasta gibi doktora gitmek yerine, hastalandığım ilk gün sağa sola sordum: "Siz neler yaptığınız kurtulmak için?" diye.
Ve şu yanıtları aldım:
İki günde ayağa kalktım.
PİYASADA İLAÇ YOK
Tabii bir de ilaç isimleri havada uçuştu ama zaten hiçbiri piyasada yoktu.
Evde geçen kıştan elimde kalanlarla idare etmeye çalışıyorum.
Yalnız, aman diyeyim şu son maddeyi uygulamaya kalkmayın.
Burundan tuzlu su çekme olayını yani.
Hiçbir şekilde açılmayan, sanki içine beton dökülmüş olan burnuma sonunda tavsiye üzerine tuzlu su çekme gafletinde bulundum. Şimdi durumum şu: Burnumun içi kavrulup yara oldu. Yediğim yemeklerin tadını değil; sadece sıcak ya da soğuk olduklarını algılayabiliyorum!
Benim gibi yemek yemeyi seven, lezzet düşkünü biri için başını vuracak taş arama sebebi bu...
Zamanla geçer diye umut ediyorum.
İKİ HAFTA ÇEKECEĞİNİZ VAR
Bu kocakarı tavsiyelerinden en çok işe yarayan ise; kekik suyu gargarası oldu.
Yüksek ateşin de etkisiyle ağız içinde oluşan yaraları bir seferde yok etti.
Konyaklı öneriyi ise denemeyi hiç düşünmedim.
Kafam zaten kazan gibiyken bir de evde yengeç gibi dolaşmak çok mantıklı gelmedi.
Lafı uzatmayalım çünkü benim ateşim iyice yükselmeye başladı.
Özetle bu virüse yakalanınca iki hafta çekeceğiniz var.
Daha önce işe yaramış hiçbir numarayı yemiyor bu nalet. Çok inatçı; bünyeyi kolay terk etmiyor.
Siz en iyisi yakalanmamaya bakın.
Haydi hepimize geçmiş olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.