Parizyen dünyalar

Son günlerde sık sık arkadaşlarımdan duyuyorum; Gigi aşağı Gigi yukarı. Gazetelerin hafta sonu ekleri de Gigi içinde.
İçime bir merak salındı tabii.
Geçen hafta aldım kız arkadaşımı, gittim İstinyePark'ta açılan Gigi'ye.
Gigi ne? Nasıl diyor siiiiz? Fransız bar-brasserie. Kafadan havalı yani.
İstinyePark'ın marka dolu meydanında meşhur Masa'nın karşısına, Beymen'in girişine konuşlanmış. İçeride bolca kırmızı var.
Güller, kuşlar, aynalar, kocaman tablolar... Sanki kokoş bir Fransız kadını (A-aa! Tabire bak). Küçük ve alçak yuvarlak masalar var. Brasserie kafası işte.
Ne yalan söyleyeyim, ben sevmem.
Parizyen dünyalar bunlar (müjde, müjdee sizeee). Oysa benim dünyamda vatandaş yayılmak ister, elini kolunu ne yapacağını, çantasını neresine sıkıştıracağını düşünmek istemez.
Fransız mıyım ben canım! Öz be öz "Şu masayı donat evladım" kültürünün bir parçasıyım.

ÇİN İŞİ Mİ, JAPON İŞİ Mİ?
Modern kız halime dönüp özetle konuyu toparlıyorum.
Gigi'yi beğendim. Yemekleri güzel. Tabakları masaya göre büyük ama güzel. Ortam çok hoş. Servis elemanları über tatlı. Barı şık.
Tek takıldığım şey; garson kızların Japon işi-Çin işi kıyafetleri (artık hangisiyse; Çin'den yeni gelen arkadaşım "Çin işi" dedi, mekanın işletmecileri "Japon" ). Fransız brasserie'de o kılıklar ne alaka? Kıyafeti tasarlayanların var mı bir bildiği?
Neyse... Güzel, cici bir yer.