Her sabah bu saatte uyanmak, ortalık sessizken, kimse başlamamışken başlamak; şakır şakır yıkanmak gibi bir şeymiş meğer.
Erken kalkınca, gün gerçekten bereketliymiş meğer.
Gün doğarken ve gecenin körü, yaşarken en mutlu olacağım saatlermiş; ortası uykuyu hak ediyormuş meğer.
Sabahlara Brit Rock bir başka yakışıyormuş meğer.
İstanbul uyandığında da güzel bir kadınmış meğer.
Sabah gözüyle görmek diye bir şey varmış meğer. Temizmiş, açıkmış, olduğu gibi çırılçıplakmış meğer.
Vücut herşeye şıp diye alışabiliyormuş meğer. İnsan isteyince öyle böyle değil, tepeden tırnağa değişebiliyormuş meğer.
"Ne yapalım, alışkanlık" dediğimiz; çoğu zaman tembellikmiş, kaçmakmış, gönülsüzlükmüş meğer.
Boğaz'a karşı ilk çayını içebilmek en büyük lüksmüş meğer.
Sen güne gülümsersen, gün de sana gülümsermiş meğer.