Yağı, tuzu, biberi

İştah acayip bi'şey, tutku dolu, yaşam dolu, mutluluk dolu, enerji dolu bi'şey. Ağzını şapırdatmazsan, oburluk yapmazsan, önüne geleni yutmazsan iyi yani motive edici.
İştahsızlıksa berbat. Sanki depresyonun ta kendisi, buz gibi kalma hali, elini eteğini çekmişsin, küsmüşsün gibi, bitse de gitsek gibi.
Ertuğrul Özkök'ün 'Hangi Erkeklerle Yatılmaz?' yazısını okuyunca, içimden ekleyivermiştim; "İştahsız erkeklerle" diye.
Sofrada iştahsızsan, şu hayatın her karesinde de iştahsızsın demektir. Neyse...
Yağı, tuzu, biberi tam olmalı yemeğin.
Ayarı cuk diye oturmalı. Bir de kokusu var ki; ya çeker seni kendine ya da kaçıp gitmek istersin koşmak suretiyle.
YAĞIZ İZGÜL'LE YEMEK YAPTIK
Yeri geldi, söyleyeyim. Contemporary İstanbul'da her şey güzeldi de; kafeden buram buram gelen etli, tavuklu, soğanlı yemek kokusu da neydi? Sen dünyanın dört yanından eserler getir, sonra milleti yemek kokusu içinde gezdir. Olacak iş değil ama oluyor işte.
Yağı tuzu biberi... Sizin 'Şeflerin Düellosu'ndaki jüri üyeliğinden tanıdığınız benim arkadaşım Yağız İzgül'ün yemek blog'unun adı. Yemek yapmayı, değişik tatlar yakalamayı, sofralar kurmayı pek seviyor Yağız.Geçen akşam blog'u için mutfağa girdik; Yağız Gramolata, ben de süzme yoğurtlu kaparili sos eşliğinde levrek pişirdik. Merak eden www.yagituzubiberi.com'dan izleyebilir.
Bu arada Gramolata nedir? Şudur; balık, tavuk gibi beyaz etlere ve makarnalara şahane bir lezzetle eşlik edecek karışımdır.
Roka ve maydonozları en ince şekilde kıyarsın, üstüne incecik limon kabuklarını rendelersin, yarım limon suyu ve sızma zeytinyağı gezdirirsin, bitti gitti. Afiyet olsun.
Gerisi 'Yağı Tuzu Biberi'nde.