Akbil, para, buradan atla, kendini kandırma
ALMADAN SORGU
İşte anlayış diye ben buna derim. Belieber'lara burun kıvıranlara da şöyle derim: "Alın size star."
Yapacak bir şey yok.
Al başına derdi. Taksilerine bizi almadan önce "Abla nereye?" sorusunu sorup beğenirse bindiren taksiciler şimdi de "Abla nasıl ödeyeceksin?"diye soracaklar. Yandık ki ne yandık.
Bu arada İstanbul'da hâlâ trafikten şikayet eden "Yok ben oraya gitmem" çeken taksi şoförlerinin bulunması ne saçma. İstanbul'dasın be usta!
KORNAYA CEZA...
"Para her şey değildir" diyen Sow İstanbul'da huzuru bulduğunu söylemiş.
Peki para ne zaman her şey değildir?
Çok paran olduğu zaman mı? Büyük bir kazık yediğin zaman mı? Yoksa bu bir yalan mı? Düşünelim bakalım.
Yalnız hadise iyi güzel de aynı tonda cezaları; mesela kadına şiddete, kızını okula yollamayan ailelere de bekliyoruz. Kocaların vurduğu yerde biten güllerden tarlalar oldu be!
Çıkan en ilginç sonuç da şuymuş: Üç yanı denizle çevrili ülkemizde yüzme bilen ünlü bulmakta son derece zorlanmışlar. Bu da bizim ayıbımız ya da kaybımız. Korkmayın, yüzün canlar.
KÖŞE YAZARI YALNIZ MI?
Konu 'arkadaşlığa' geliyorsa eğer, bir köşe yazısıyla arkadaşlık bitmez. İnsan köşe yazarı olup da yalnızlaşmaz.
Onu yalnızlaştıran; yazılarındaki kötü niyet kokan üslup, yersiz yurtsuz kalp kırma, haber için arkadaş satma, yazının gazına kapılıp arkadaşlığı ikinci plana atma olabilir.
Köşe yazarı şuna karar vermelidir:
Bugünün haberi mi, arkadaşının muhabbeti mi?
Haber için her şey mübah mı yoksa önce insanlık ve gönül ferahlığı mı?
Hem gazetecilik yapılıp hem adam olunamaz mı?
Bütün köşe yazarları yalnız ve arkadaşsız mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.