İdamı değil, asıl polisi, yargıyı ve sistemi tartışalım
Akademisyenlerin yüzde 90'ı, idam cezasının cinayetler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını, yüzde 91.6'sı ise idam infaz sıklığını artırmanın suçluları kesinlikle caydırmayacağını söylemiş.
FBI'ın 1996-2010 yılları arasındaki suç raporlarına göre ise; ABD'nin, idam cezası olmayan eyaletlerindeki cinayetlerin sayısı, idam cezası olan eyaletlere göre yüzde 35-40 daha azmış.
En önemlisi de uzmanların yüzde 91'i, idam cezasının suça karşı sert görünmek ve oy toplamak telaşında olan siyasetçilerin işine yaradığını düşünüyor olmaları...
Tek bir soru: Kayseri'de öldürülen bu üç çocuğun anne ya da babası olsaydınız, idama karşı çıkar mıydınız?
Bugün bir referandum yapılsa, açık ara farkla idama 'Evet' kararı çıkacağını da biliyoruz.
Evet, idam cezası caydırıcı değil ama vicdanları bir nebze olsa da rahatlatıyor.
Evet, asmakla tecavüzleri, cinayetleri önleyemeyiz. Aslında bu tartışmanın sonu yok...
Öte yandan tecavüz ve pedofili ile mücadele de çok zor bir savaş. Çünkü bunlar çözümü çok zor, pislik hastalıklar. Hadım bile nihai çözüm değil...
Lakin savaşmalıyız, bir yerden başlamalıyız. Bu vakaları aza indirmek için bir şeyler yapmalıyız.
Örneğin küçük bedeni parçalara ayrılan Fırat'ı nüfus cüzdansız dokuz yaşına kadar yaşatan babadan, devlet yetkililerinden, komşuların "Çocuğu öldürecekler" yakarışlarına tepkisiz kalan polisten, Fırat'ı bu cani ailenin elinden alamayan yargı sisteminden, Fırat'ın okula kayıtlı olmamasından sorumlu milli eğitimdeki çalışanlardan, hepsinden hesap soralım...
Fırat'ı unutturmayalım, bu savaşta bizim için sembol olsun.
Fırat'ın mahallesine anıtını yapalım. O anıta baktıkça insanlığımızdan utanalım!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.