
Çağla’yı görünce bir ömür geçirmek istedim
'Efsane' adlı filmi 2 Şubat'ta vizyona girecek olan oyuncu Ahmet Kural, GÜNAYDIN'a samimi açıklamalar yaptı. Eşi Çağla Gizem Şahin ile bebeklerini kucaklarına almak için gün sayan Kural; son filmini, evliliğini, babalık heyecanını, yeni projelerini anlattı.
Bu rol bana geldiğinde, ben de inceledim. Sanırım dediğiniz gibi... Selçuk Aydemir'in senaryolarına aşina bir insan olduğumdan zor gelmedi. İki karakteri de o kadar güzel ve ayrıntısıyla, farklılaşacak unsurları ile yazmış ki. Şunu hemen anlıyorsunuz, bunlar ikiz ama iki ayrı insan değil. Her insanın içinde bulunan duyguları ortaya çıkaran iki karakter. 'Sadık' ve 'Özgür' aslında herkeste bulunan bu duygulardan bazılarını daha fazla barındıran karakterler. Bu açıdan zor olmadı. Ama sette iki ayrı karakteri canlandırmak, teknik olarak zordu, karakterlere çekimlerde hazırlanmak açısından. Güzel tarafı, çok yetenekli ve güçlü oyuncularla aynı sahneyi iki kere oynama fırsatım oldu.
Öncelikle çok eğlenceli bir film. Çorum'da geçen, bir sırrın sonraki kuşağa aktarılması ile ilgili babanın, ikiz kardeşlerin; dededen 7000 yıllık sırrı alma mücadelesi. Filme gidenler bu sırrı öğrenecekler. Gülecekler, eğlenecekler. Ailecek gidebilecekleri bir film. Çok iyi oyunculuklar izleyecekler. Gerçekten rol arkadaşlarımın hepsi inanılmaz performans sergilediler. Selçuk, bu filmi yazarken gülmenin yanında çok da güzel insani duyguları seyirciye geçirmeyi hedefledi. Yüreklerine dokunacak, anlamı olan bir film yaptı. Çıkarken de gülmenin yanında gerçekten, zamanın ruhunu bile sorgulatacak çok güzel duygularla ayrılacaklar sinemadan.
Şimdiden bir heyecan sardı bizi. Özellikle de beni. 'Baba olunca anlarsın' dedikleri şeyi, olma yolunda bile hissetmeye başladım. Çok mutluyum, Allah sağlıkla kucağımıza almayı nasip eder inşallah. Hayattaki önceliklerimin değiştiğini hissediyorum. Onun geleceğini şimdiden düşünmeye başladım. İyi ve hayırlı bir insan olması için neler yapmalıyım, sağlıklı ve potansiyelini gerçekleştirecek bir birey olması için nelere dikkat etmeliyiz sürekli konuşuyoruz Çağla ile. Çağla, zaten bilinçli bir anne adayı. Her şeyi okuyarak, idrak ederek yapmaya çalışıyor. Karı koca çok heyecanlı ve mutlu bir dönemdeyiz.
Yepyeni bir dünya. Koskocaman bir kalp. Seni dinleyen, anlayan ve doğrular üzerine kurulu bir ilişki. İlk görüşte aşktı zaten, kısa bir süre sonra da hızlıca "Bir ömür geçirmek isterim" dedim zaten. Bunlar olunca, hemen bir aile, bir yuva ve sımsıcak bir hayat kurmayı istiyorsunuz.
EVLİLİK BÜYÜK NİMET
Çağımızın hastalığı hız. Sadece hız da değil belki. Performans sergileme zorunluluğu. İnsanlar günlük hayatında gerek sosyal medyada gerekse kendi rutinlerinde artık çok hızlı yaşamak zorundalar. Ve sürekli karşı tarafa bir performans sergilemek zorundalar. Bu da durup düşünmeyi, ilişkilerde derinleşmeyi engelliyor. Belki de daha kolay tahammülsüz oluyorsunuz. Evlilik kurumu da bundan olumsuz etkileniyor. Bende ise bu tam tersi bir etki yarattı. İnsan için yüreğini emanet edebileceği ve bir yüreği emanet alacağı, saf, iki kişinin birlikte omuz omuza kuracağı bir hayatı görünce, evlilik büyük bir nimet gibi oluyor. Bende öyle oldu. Bunun dışındaki tüm gereksiz şeylerden kurtuldum. Daha odaklanmama, önceliklerimi gözden geçirmeme sebep oldu.
ŞEHİTLERE BORCUMUZ VAR
Başta çocuk ve kadınların öldürülmesi, insanların bir bölgeye hapsedilerek sürekli olarak bombalanması, hastanelerin bile ateş altına alınması, sadece bir insanlık dramı değil, insanlık suçu diye nitelendirilmeli. Dünyanın dört bir yanında insanlar bunu haykırırken bu suç tarihe geçti. Umarım, insanlık bu acımasızca politika ile mücadelesinde başarılı olacak. Umarım kötülük kaybedecek.
Ben de her şehit haberi geldiğinde çok kötü hissediyorum. Terörü lanetliyorum. Kahroluyorum. Hepsinin ruhu şad olsun. Vatan savunması için, biz bu röportajı burada rahat ve huzurla yapabilelim diye şehit olan her vatan evladına borcumuz var. Mekanları cennet olsun.
GEZERAVCI'NIN YOLCULUĞU ÇOCUKLARA İLHAM OLACAK
Türkiye'nin ilk insanlı uzay misyonu bu. Üniversitelerin gönderdiği 13 deneyi uzayda test edecek. "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün dâhiyane sözüdür" diyerek "İstikbal göklerdedir" demesi de hepimizi gururlandırdı. Biliyorum ki, bu yolculuğu izleyen birçok Türk çocuğu uzayla ilgilenmeye, uzayla ilgili konuları merak etmeye başladı, bir şeyler yapma konusunda da büyük hayaller kurdu. Belki bu hayaller bir gün, kendi uzay aracımızla bu yolculukları yapmamız için önemli bir motivasyon kaynağı olacak. Döndüğünde dinleyeceğiz tecrübelerini.
TİYATRONUN BÜYÜSÜNÜ HEP SEVDİM
Aslında yaptım. Levent Kırca Tiyatrosu ile başladım ben. Komedideki çoğu şeyi, zamanlama, espriyi karşıya geçirme gibi temel bilgileri oradaki ustalarla çalışarak öğrendim. Tiyatronun büyüsünü hep sevdim. Bu aralar da düşünmeye başladım tekrar. Bir tempom var, o hafiflediğinde çok istiyorum.
TÜRKİYE'DE KOMEDİ YAPMAK, GÜLDÜRMEK ZOR
Türkiye'de komedi yapıp, komediyi beğendirmek çok zor. Türk insanının inanılmaz hızlı refleksleri var, inanılmaz pratik zekalı, espriyi alıp işleyip başka bir hale sokma becerisine sahip insanımız. Kendi günlük hayatında da yaşa- yaşadığı tüm zorluklara rağmen, bugün gidin bir bakkala, esnafa, mahalle dığı berberine göreceksiniz ki kendi aralarındaki konuşmalarda hep komedi unsuru var. Takılma var, alttan alma var, zeka dolu espriler var. Bu toprakların kültürü bu. Onun için komedi yapmak, güldürmek zor. Türki-Türkiye'de bana kalırsa daha da zor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.