Demokratik bir 'Vak'a-i Hayriye'
Sultan II. Mahmut devrinde 14 Haziran 1826'da, 'Yeniçeri Ocağı' lağvedildi. Bu olay tarihimizde 'Vak'a-i Hayriye' diye anılır. Zira asırlar boyunca Türk Ordusu'nun zaferden zafere koşmasında önemli rol oynayan bu Ocak, tamamen yozlaşmış, devletin ve milletin başbelası hâline gelmişti. Son döneminde darbeden başka bir şey düşünmeyen 'Yeniçeri Ocağı', devlet içinde devlet kesilmiş; asıl vazifesini ihmal ederek halkı rahatsız eden bir kurum olmuştu. Reformcu ve değişime açık bir padişah olan II. Mahmud'un, Ocağı ortadan kaldırış şekli ve bazı tekkeler konusundaki tutumu tartışmaya açıktır. Lâkin, 19. asırda modern ordunun kuruluşu bu sâyede gerçekleşmiştir.
Daha sonra, 1876'da, Sadrazam Mithat Paşa'nın tertibiyle Sarasker Hüseyin Avni Paşa'nın Abdülaziz Hân'ı şehit etmesi ve 1909'da Abdülhamid Hân'ın İttihatçılar tarafından hâl edilmesi, ordu içindeki 'Ocakçılık' ruhunun devam ettiğinin göstergesidir. Günümüzdeki 'darbeci generaller'in prototipi olan militarist İttihatçı çetesi yüzünden Balkan Savaşları hezimetle neticelenmiş ve koskoca İmparatorluk birkaç sene içinde tarihe gömülmüştür. Politikaya müdahale eden darbeci askerler, kendi aslî görevleri olan savunmada da başarısız olmuşlardır.
TSK yüksek komuta kademesi, âdeta devlet içinde devlet konumuna gelmiş ve demokratik millet iradesini temsil eden Hûkümet ile bağlantısını asgarîye indirmiştir.
Bu durumun tek istisnası, 1987'de, rahmetli Özal'ın Başbakanlığı esnâsında demokratik iradesini kullanmasıdır. Devlet Bakanı ve Hükûmet Sözcüsü olarak içinde bulunduğum olayda, zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ, kendi yerine II. Başkan Org. Öztorun'un gelmesini sağlamak için, vaktinden önce emekliliğini istemiş fakat Özal bir gecede ikisini de emekliye ayırarak demokratik iradenin gereğini yapmıştır.
Son 29 Temmuz Olayı'nda da Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının vaktinden önce emekliliklerini istemeleri, dolaylı olarak siyasete müdahale etmeleri şeklinde yorumlanmaktadır.
Düşünebiliyor musunuz?... Devletin Genelkurmay Başkanlığı, bağlı olduğu Başbakan'a ve Hükûmet'e karşı, kurduğu çok sayıda internet sitesinden olmadık iftiralar ve hakaretler yağdırıyor. 'İrticayla Mücadele' uydurmasıyla belgeler düzenleyip darbe ortamı oluşturmaya çalışıyor. Bütün bu rezaletler yargıya intikal ettiriliyor. Kendi uçağını düşürmeye çalışan, camilere bomba atmayı plânlayan darbecilere siz nasıl 'Türk Askeri' diyebilirsiniz? Bugün Hasdal Askerî Cezaevi'nde 46 general darbecilikle ilgili olarak tutuklu bulunuyorsa, bundan dolayı bir Genelkurmay Başkanı'nın, bir Kuvvet Komutanı'nın, bağımsız yargıya baskı yapmak ve sivil iradeye gözdağı vermek yerine, her şeyden önce bu rezaletten dolayı hicap duyması gerekirdi.
Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül, milletten aldıkları yetkilerle demokratik hukuk devletinin gereğini yapıyorlar, Milletimiz onlara güveniyor ve onları destekliyor. Temenni etmeyiz ama eğer sivil iradeye karşı darbecilerle ilgili birtakım kişilerin aleyhteki tavırları devam ederse, hiç tereddüt etmeden gereğini yapmalı ve görevlerine son verilmelidir.
Türkiye'de milletimizin gözbebeği TSK'nın darbeci odaklardan temizlenmesi için yeni bir demokratik 'Vak'a-i Hayriye'ye âcilen ihtiyaç vardır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.