Çekilmeye doğru
'Görüşme Süreci', birçok risklere ve toplumun büyük çoğunluğunun tepkisine rağmen ilk müspet sonuçlarını vermeye başladı. Önce, -Türk Bayraksız da olsa- Nevruz kutlaması problemsiz şekilde gerçekleşti ve PKK'lı teröristlerin çekileceği ilân edildi. Daha sonra, ilk terörist grubunun sınır dışına çıktığı haberi alındı. Bu görüşmeleri -sürecin temelindeki devlet anlayışı farkımız mahfuz kalmak şartıyla- olumlu ve ümit verici olarak değerlendiriyoruz.
Lâkin, bu gelişmelerin karşılığında, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozabilecek tâvizlerin verilmediğine inanmak istiyoruz. Bu bakımdan, Başbakan Erdoğan'ın, bütün siyasî menfaatlerini bir tarafa iterek milletin ve devletin menfaatleri istikametinde ağırlığını koyacağına güveniyoruz.
Teröristlerin çekilmesi hareketini hiçbir hukukî ve Anayasal kılıfa uydurmak mümkün değildir. Böyle bir eylem, 'Âkil İnsanlar Komisyonu'nun yasal olarak düzenlenmesiyle de meşrûiyet kazanmaz. Bu açmazın tek çözüm yolu, görüşme sürecinin devletteki kişileriyle mutabakata varılıp 'de facto', olarak fiilen gerçekleştirilmesidir.
Başbakan Erdoğan, dünkü Grup Toplantısı'nda bu konuda şunları söylüyor: 'Eğer âkil insanlar çalışmasını yaparsak, bunun kararını biz veririz. Yazılanlara bakmayın. Bu toplumda karşılığı olan insanlar kimlerdir, bunlara bakacağız. Eğer karşılığı yoksa biz niye bu insanlarla yola çıkalım?'
Yazılan isimlerin bazıları gerçekten âkil olabilirler. Eğer 'Sen de mi isim tezgâhlıyorsun?' demezseniz, ilk gözüme çarpan Prof. Dr. Vedat Bilgin ile Mehmet Barlas'ın 'âkil' diye tavsif edilebileceğini söyleyebilirim.
Bana gelince, bendeniz derviş 'Yûnus'un bir ilâhisinde söylediği gibi, 'Ne âkilem, ne divane' olduğum için kendimi 'âkil adamlar' içinde hiç düşünmedim.
Bu şekilde yapılıp da, inşaallah sürecin sonunda çözüm sağlandığında, bu başarı siyaseten, gelişigüzel kişiler ve komisyonlar ile paylaşılacağına, bizzat Başbakan Erdoğan'a ve AK Parti İktidarı'na mal edilebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.