2012'den akılda kalanlar
Kişi uyar veya uymaz. İnkar etmedikçe Müslümandır. Gerisi artık Allah (c.c.) ile kul arasındadır. Daha bunun neyini tartışıyoruz. Veya sorup duruyoruz?
Dayak rezilliktir. Kadına şiddet kabul edilemez. Dayak; Yüce Rabbin insana doğuştan verdiği onurunu çiğnemektir. Hiçbir erkek; kadınına bana itaat zorundasın diyerek şiddet uygulayamaz.
Ancak; İmam Hatiplerdeki talebelerin daha donanımlı yetişmeleri gerekir. Bu okullarda Meslek dersi dışındaki derslerin hocaları ve talebeler arasında iletişim çok sağlıklı gidiyor mu acaba? Öğrencilerin üzerlerinde bir baskı olmamalı. Ve öğrencilerin horlanma hissiyatı içinde olmamaları gerekir.Bu konuda biraz daha ilgi ve hassasiyet gerekir. İmam Hatipler,İslam aleminde örneği olmayan büyük bir kazanımdır. Korunmalıdır. Ama bu gerçek, eksikleri görüp yazmaya engel olmamalıdır.
Ancak bazı insanlarımızın, yazar-çizerlerin bu hususta alaycı bir tavır içine girdiklerini dehşetle görüyorum.
Allahtan korkun! Siz de onlar gibi olabilirdiniz. Hidayeti mi sorguluyorsunuz.? Hidayeti mi kıskanıyorsunuz.?
Toplumu mahallelere ayırdık. Kıskançlıktan kurtulamadık. Çekememezlik kanımıza girmiş. Tahammülsüzüz. Hoşgörü yok. Benden olmayan düşmanımdır, havasından kurtulamadık.
İnsanları kategorize etmekten vazgeçemedik. Gerginlikten uzaklaşamadık. Birbirimizin mahremini gözetlemekten uzak durmadık. Yüce Rabbimizin verdiği hürriyeti bile insanlara çok gördük.
İnsanları gizlice dinledik. İnsanları tuzağa çekmeye çalıştık. Tuzağa düşmeyenlere düzmece tuzaklar hazırladık. Mezarın hesabını hiç yapmadık. Günün birinde toprağa, böceklerin kucağına yatacağımızın ve yaptığımız her şeyin hesabını vereceğimizin şuurundan uzak yaşadık. Yazık.
Yeryüzüne gönderilen en tılsımlı duygu "sevgi" dir. Elbette bu sevgilerin başında Allah sevgisi, Peygamber ve kutsal kitap sevgisi gelir.. Sonra; annebaba, evlad sevgisi, eş sevgisi, insan sevgisi, hayvan sevgisi, bitki sevgisi, varlığın sevgisi, kainatın sevgisi gelir.
Bir arabanın ezdiği bir kedi veya köpeğin kenara atılmış parçalanmış vücudunu gördüğünüzde içinizde bir şeyler kopmuyorsa o sevgiden eser yok demek ki...
İnanıyorum ki şafak karanlığın en kesif olduğu yerden doğacaktır. Ümitliyim. Umutluyum. Çünkü ümitsizlik küfürdür. Şirkle bir tutulmuştur.
Ocak ayının başı Mekke'nin fetih günleridir. Bilindiği gibi Mekke civarında yaşayan ve Huzaalılar diye nitelendirilen Müslüman kabile, müşrik olan Benu Bekir kabilesinin saldırısına uğradılar. Müslümanlardan 23 kişi katledildi.
Huzaalılar Hz. Peygamber (s.a.v.)'e 40 kişilik bir elçi grubu gönderip koruma istediler. Peygamberimiz (s.a.v.) de Mekkeli müşriklere mektup yazıp öldürdüklerine ait kan bedelini akrabalarına ödemelerini istedi. Benu Bekir'li müşrikler bu talebi geri çevirdikleri gibi ayrıca da saldırganlığı artırdılar.
Bunun üzerine Hudeybiye anlaşmasını (Mekkelilerle Hz. Peygamber (s.a.v.) arasındaki saldırmazlık anlaşmasını) bozdular. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu olay üzerine Mekke'ye 10 bin kişiyle hareket etti.
Çatışma olmadan Mekke putperest müşriklerden temizlendi. Kabe'nin içine doluşturulan 360 put dışarı atıldı. Ve fetih gerçekleşti.
Bu nedenle de Müslüman ülkelerde Aralık sonu, Ocak başı Mekke'nin fetih günleri olarak kutlanır. Bizler de bu muhteşem günü yeniden hatırlıyor ve dünyanın çehresini değiştiren bu olayı dikkatinize sunuyoruz.
Peygamberimiz (s.a.v.) Medine çarşısında yürürken köyden, bostandan gelen insanlar Peygamberimiz (s.a.v.)'e sarılırlardı. Bazen devesinin yününü kırpmış, ağıldan çıkan, üzerlerine ağılın kokusu sinmiş insanlar gelip onunla kucaklaşırlardı. Bazen cübbesinin ucuna yapışıp çekiştirenler olurdu. Bazen nasıl davranacağını bilemeyen kalabalık ve biraz da kaba olan kişiler onun ayağına basarlardı. Ama o, bunların hiçbirinden rahatsız olmazdı.
Bütün bunları izleyen peygamberimizin amcası Hz.Abbas bir gün şöyle dedi: Kardeşimin oğlu. Olanları görüyorum. İnsanlar seni sarsıyorlar. Kirli haldeyken kucaklaşıyorlar. Onların teri, kokusu vücuduna siniyor. Ayaklarına basıyorlar. Gel müsaade et; sana bir yüksek kürsü yapalım. Üzerinde otur. İnsanları orada kabul et.
Hz. Peygamber (s.a.v.) amcasına şöyle cevap verdi;
"Amcam! Senin dediğini asla yapmayacağım. Varsın insanların kokusu bana sinsin. Varsın ayaklarıma bassınlar. Varsın elbisemi çekiştirsinler. Hayır, vallahi asla onlardan yüksek bir yerde oturmayacağım. Onların arasında doğdum, onların arasında ölümü karşılayacağım."
Takvim itibariyle yarın birer yaş yaşlanıyoruz. Yeni yıldan beklentiler yenilenecek.
Ümitler de. Umutlar da.
Dünya, ne yazık ki kaotik bir ortamda yeni yılı karşılayacak. Büyük zalimler, diktatörler, ezenler hep aynı. Adres değişmiyor.
Mazlumlar, mağdurlar, çilekeşler de hep aynı. Değişmiyor.
Ama bu çark böyle gitmez. Elbet bir gün kötüler hesap verecek. İyiler de hak ettiklerini bulacaklar. Rabbimizin adaleti bunu gerektiriyor.
Geçen yılın bir muhasebesini yapalım. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, hassasiyetlerimiz bu yıl daha iyi olsun. Daha çok mağduru, fakiri, kimsesizi hatırlayalım. Yüce Allah'a gidecek yüzümüz olsun.
Yeni yılınızı kutlarım. 2013 ümit yılı olur inşallah. İslam beldelerinde akan kan durur inşallah. Dünyanın bütün mazlumları gülümser inşallah...
İnsan ölüme yaklaştığı an, soldaki günahları yazan sağda iyilikleri yazan meleğe der ki; artık bulunduğun yerden in. Adam ölmek üzere. Yapılacak şey kalmadı." Sağdaki melek ise der ki; Hayır. Daha bekleyeceğim. Belki son anda " La ilahe illallah" Allah'tan başka ilah yoktur" der. Ben de onu yazarım.. Kişi ölünceye kadar melek yerini terk etmez.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.