
En kıymetli manevi değer: Komşuluk hakkı
Toplumumuz gün geçtikçe bazı manevi değerleri kaybetmeye başladı. Kaybedilen bu değerleri yeniden kazanmak da çok kolay değil. Bu değerlerin en kıymetlilerinden biri komşuluk hakkıdır. Eskiden komşu, ailenin bir parçası gibiydi. Sevince katılır, sıkıntıyı giderir, taşın altına elini koyardı.
Komşunun kim olduğu bilinirdi. İçleri dışları birdi. Ahde vefa gösterirlerdi. Emanete ihanet etmezlerdi. Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim." Komşu hakkı bu kadar hassastır.
HAYVANLARA EZİYET ETMEYİN
Hz. Peygamber (SAV) mescitten dışarı çıktı. Mescit kapısında bir deve bağlıydı. Dikkatini çekti. Hava sıcak. Deve de belli ki çoktan burada bağlı duruyor. Susuz, bitkin duruyor. Hemen "Bu devenin sahibini bulun" buyurdu. Bu arada hayvana su verdi. Birazdan sahibi geldi. Efendimiz, sahibine şöyle dedi: "Su vermemişsin. Kızgın güneşin altında direğe bağlamışsın. Belli ki uzun süredir uğramamışsın. Bu ağızsız hayvanlardan dolayı Allah'tan korkun. Onları dinlendirin. Suyunu verin. Aşırı yük yüklemeyin. Bilin ki her ciğer sahibinin bir hakkı vardır."
SIRTINDA BÖĞÜREN DEVEYLE GELME
İbn Mesud'u Peygamberimiz bir göreve gönderecekti. Göreve göndermeden önce şöyle uyarıda bulundu:
"Seni bir göreve gönderiyorum. Sakın mahşere, hazineye ait develerden birini malına kattığın için sırtında böğüren deveyi taşıdığın halde gelmeyesin." İbn Mesud şöyle dedi: "Allah'ın Elçisi! Ben bu göreve gitmek istemem. Beni bağışlayınız." Efendimiz şöyle buyurdu: "Öyleyse ben de seni zorlamayacağım." (Ebu Davud, 2947)
ZİNA EDEN DİNDEN ÇIKAR MI?
Bir hadiste, "Bir Müslüman imanı yerindeyken, yani imanlı olduğu halde zina etmez" tarzında bir ifade yer alır. Bundan ötürü bazı âlimler, "Kişi zina ederken imanı kendisini terk eder" derler. Çünkü bu kutsi duygu ile zina bir arada bulunamaz. Bazı âlimler ise bu hadisi, "Gerçek bir imanla iman etmiş olsaydı zina edemezdi" diye değerlendirmiştir. Neticede; zinayı meşru saymadıkça zina eden dinden çıkmaz. Ama büyük günah işlemiş olur.
Çocuğunuzun doğum gününde meşru dairede eğlenmek, başka kültür ve dinlere benzemeye çalışmaksızın kutlama yapmak sakıncalı değildir. Bu kültürel bir olgudur. Böyle bakmak lazım.
Kuran-ı Kerim'deki gün kavramı rölatiftir (değişkendir). Bazı ayeti kerimelerdeki günden maksadın 24 saatlik süre olmadığını anlayabiliyoruz. Nitekim bir ayette "Allah katındaki bir günün elli bin yıla denk geldiği" belirtilir. (Mearic Suresi).
Bir defa böyle bir söz İslam terbiyesine aykırıdır. Bu tür bir söz yemin sayılır. Öncelikle bu sözü söyleyen tövbe ve istiğfar etmelidir. Daha sonra, sözü yerine getiremezse 10 fakire birer fitre miktarı para vermesi veya üç gün üst üste oruç tutması gerekir.
BİR DUA
Hz. Peygamber (SAV) mescitte Medineli bir Müslüman'ın dalgın şekilde oturduğunu gördü. Sordu: "Neyin var? Namaz vakti değil. Mescitte neden oturuyorsun?" Ebu Umame isimli sahabi şöyle dedi: "Ey Allah'ın Elçisi! Sıkıntılar, borçlar, darlıklar beni bu saatte buraya getirdi." Efendimiz (SAV) "Sana bir dua öğreteyim. Allah elbet sana bir kapı açacaktır. Sabah ve akşam okumayı ihmal etme" deyip şu duayı okudu: "Allah'ım! Tasadan ve tembellikten sana sığınırım. Cimrilikten ve korkaklıktan sana sığınırım. Borcun beni sıkıştırmasından sana sığınırım. Makam ve mevkinin şımarttığı adamların kötülüğünden sana sığınırım." Ebu Umame der ki: "Okudum, devam ettim, Allah bana çıkış kapısı nasip etti."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.