Asrın felaketi, asrın vurdumduymazlığı olmasın
İki yıl önce Türkiye, Almanya'nın yüzölçümü büyüklüğündeki bir alanı ve 14 milyondan fazla insanımızı etkileyen büyük deprem felaketleriyle sarsıldı. 53 bin 567 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sabaha karşı 04.17'de yaşanan deprem bile tek başına yıkıcıyken 11 dakika sonra ikinci büyük depremi yaşamıştık. Arama kurtarma faaliyetleri başladığında 13.24'te 7.6 büyüklüğünde büyük bir deprem felaketine daha maruz kaldık.
Deprem felaketlerinin ilk anlarından itibaren bakanlar, depremin etkilediği şehirlere görevlendirildi. 38 bin 901 binada toplam 518 bin konutun yıkıldığı bu afetlerde öncelik elbette arama kurtarma faaliyetlerine verildi. Hemen ardından insani yardım, enkaz kaldırma, yıkılan ve ağır hasarlı binaların yeniden yapılması için çalışmalara başlandı. Kira yardımları, beslenme, çadır ve konteyner kurulumu hariç ilk etapta depremde zarar görenlere 32 milyarı geçen nakdi yardım yapıldı.
Yaraların sarılması için çalışılırken bir yandan da sosyal medyada kendisini her konuda uzman addeden çok ünlülerin baltalama çabaları ve yaptıkları şovlarla uğraşıldı. Şovmenler gitti, geride devletimiz, gönlü geniş halkımız ve insani yardım konusunda her türlü haklı takdiri hak eden sivil toplum kuruluşlarımız kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, deprem bölgesinde adeta bir seferberlik ilan etti. 11 ilde kurulan 930 şantiyede, 110 bin 450 personelle dünyanın en büyük şantiyesi kuruldu. Bu çalışmaya başlamak bile her türlü takdiri hak ediyordu. Deprem bölgesine gidenler ne demek istediğimi iyi anlayacak.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre bugüne kadar 201 bin 580 konut ve işyeri hak sahiplerine teslim edildi. Ayrıca 2025 yılı sonuna kadar 452 bin 983 bağımsız bölümün hak sahiplerine teslim edilmesi hedefleniyor.
Devletimiz bu çalışmaları yürütürken bir yandan da depremin ilk anından itibaren ayak bağı olanlarla uğraşmak zorunda kaldı. Bırakalım devletin yaptıklarını, orta ölçekli bir STK'mız kadar bile deprem bölgesiyle ilgilenmeyen CHP'li belediyeler şov yapma ve bol keseden attıkları ile ayak bağı olmaya devam etti. Bunun son örneğini de Adıyaman Belediyesi'nde yaşadık. Deprem konutlarına su hattının taşınması için sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştı. Oysa İLBANK, deprem bölgesindeki belediyelere içme suyu, atık su, kanalizasyon gibi altyapı projeleri için 56 milyar TL hibe desteği veriyor.
Elbette ki kaybedilen canları hiçbir şey geri getirmeyecek. Ancak sarılabilecek tüm yaraların sarılması için var gücüyle çalışan bir devletimizin olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Ancak bu ölçekte büyük bir felaketin tekrar yaşanması için özellikle İstanbul'da kentsel dönüşüme hız verilmesi gerekiyor. Ve elbette Bolu'da yaşanan felakette de örneğini gördüğümüz, günlük kârları insan hayatından daha önemli kabul eden zihniyetten kurtulmamız gerekiyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Hilal Kaplan | Asrın felaketi, asrın vurdumduymazlığı olmasın
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.