Kahve diplomasisi ile COP 31 yarışı
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın 27.'si, daha çok bilinen adıyla COP27'nin bu yılki sonuçları (içeriğin de biraz zayıf olması nedeniyle) dünyanın yoğun gündemi içinde kendine gerektiği kadar yer bulamadı. İklim felaketlerine bakıp da bundan daha önemli bir gündemimiz mi var diyorsanız, var demek ki!
Oysa geçen yıl İngiltere'nin evsahipliğinde Glasgow'da gerçekleşen COP 26, dönemin prensi, bugünün İngiltere Kralı III. Charles'ın katılımı ile daha yoğun ilgi görmüştü dünya basınından.
Bu yıl ise Mısır'da Şarm El Şeyh'teki konferansa magazinin ilgi odağı bir prens de katılmayınca ve alınan en önemli karar da iklim değişikliğine yol açan sanayileşmiş ülkelerin, bunun bedelini ödemesine yönelik olunca yeterli ilgiyi göremedi.
AB üyelerinin konferansı terk etmeye kadar vardırdıkları kayıpzarar fonunun kurulması kararından söz ediyorum. Kasımın sonuna kadar uzayan kayıp-zarar fonunun kuruluş müzakerelerini uzaktan takip ettim ancak değerlendirmelerimi yazmayı INBUSINESS Dergisi'nin Sürdürülebilir Yüzyıl Webinarı'ndan sonraya bırakmıştım.
Zira önceki gün gerçekleşen webinarda COP 27'ye katılan en yetkin isimlerden süreci detaylarıyla dinleme fırsatı yakaladım.
Dikkatinizi çekecek birkaç detay aktarayım:
Bu kadar çok kişinin fiziksel olarak bir araya gelmek yerine dijital ortamlarda etkili bir buluşmanın yolunun bulunması gerekiyor.
Ancak Avustralya birkaç yıldır üst üste COP konferansları için adaylığını gündemde tutuyor ve bu yıl Şarm El Şeyh'te epey de bir lobi yaptı.
Başta COP 27'nin dünyanın gündeminde gerektiği kadar yer bulamadığını söyledim ama COP konferanslarına ev sahipliği için ülkelerin yarışması en azından umut verici.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.