
Ve asker konuştu...
Genelkurmay Başkanlığı'nın bu konularda görüş bildirmesine, MHP ve CHP sözcülerinin sert beyanları yol açtı. Oysa, siyasetçilerin tercihi, askerin suskun kalması olmalıydı.
Genelkurmay'dan yapılan açıklamadan sonra, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, "tatmin olduklarını" söyledi. "Askerin, terörle mücadele konusunda kararlılığını görmüş olduk" dedi. Meğer CHP, demokratik açılımı destekleyen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararında, terörle mücadele konusu yer almadığı için, o tepkiyi göstermiş.
Mantıksızlık diz boyu... Demokratik açılımdan söz ederken, terörle mücadele gibi zaten yapılan bir görev mutlaka vurgulanmalı mıydı? Demokratik açılım gerçekleşiyor diye, TSK'nın, PKK ile mücadeleyi terk edeceği mi sanıldı? Kaldı ki terörle mücadele, sadece askerin meselesi değil. En başta siyasi iktidarın sorumluluğu var. Genelkurmay Başkanı'nın, ülkenin bölünmez bütünlüğünden ve resmi dilin Türkçe olmasından taviz verilmeyeceğini belirtmesi de, malûmun ilânıdır ve gereksizdir. PKK bile müstakil bir devlet istemediğini açıklarken ve Tayyip Erdoğan, her yerde "tek millet, tek devlet" vurgusu yaparken, resmi dilin Türkçe olmasına DTP dahi karşı çıkmazken, sanki ortada böyle bir talep varmış gibi açıklamalar yapılmasını da pek anlamlı bulmadım doğrusu.
MGK'nın, açılımı destekleyen kararından sonra, muhalefetin tavrı, demokrasiyi içine sindirememiş bir üslûbu yansıtıyordu. Galiba içlerinden, "28 Şubat'ta olduğu gibi, askerler sivillere zılgıtı çekseydi" diye geçirdiler. Halbuki, sorumluluk iktidara aittir ve komutanlar, görüşlerini söylemiş olsalar dahi, MGK'da son söz, zaten çoğunluğa sahip bulunan sivillerdedir; demokrasi bunu gerektirir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.