Larcher Türkiye'yi çok seviyor
Ama bütün bunlardan önemlisi, Senato Başkanı'nın yaptığı sıcak konuşmaydı. Bir süre önce, Mehmet Ali Şahin'in daveti üzerine, bazı senatörlerle birlikte Türkiye'ye gelmişti; Türk misafirperverliğini öve öve bitiremedi. Türkiye'nin, tarihi ve kültürel değerleri barındıran bir ülke olmasının yanı sıra, hızla modernleşen, dinamik, genç bir nüfusa sahip olduğuna da işaret etti. Çağdaşlık yolundaki gelişmeleri, Atatürk'ün vizyonuna borçlu olduğumuzu söylemeyi de unutmadı. Kürt ve Ermeni konularında atılan adımları tebrik etti. "Arkadaşıma yazdığım uzun bir mektup gibi içimi döktüm" diye özetledi konuşmasındaki samimiyeti. Ve sözlerini Türkçe tamamladı: "Yaşasın Fransa, yaşasın Türkiye, yaşasın Fransa-Türkiye dostluğu."
Tabii kadehler kalkmadı... sadece tatlı gülümsemelerle dostluk perçinlendi.
Yemeğe katılan bir Türk yetkili, "Protokolde hiç bu kadar iş yoğunluğu olmamıştı" dedi. "Cumhurbaşkanı, bir yılda en az 25 dış seyahat yapıyor. 25 de, dışarıdan konuk ağırlıyoruz. 3-4 günde bir, telâş... Başbakan da öyle. Gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz."
Çin hariç, hiçbir ülke için Paris'in sembolü olan Eyfel, renk değiştirmezken, neden 5 gün süreyle Türk bayrağının renklerine büründü? Ve neden, ağır eleştirilere rağmen, Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe "Kararımdan dönmem" diye direndi?
Bütün bunların arkasında o yoğun temaslar ve kurulan ilişkiler yatıyor.
***
Lüksemburg Sarayı'nda, samimi bir yemek yenildi. Egemen Bağış ve eşi, Hasip Kaplan, Yaşar Yakış, Hayati Yazıcı ve eşi, Osman Korutürk, Mustafa İsen, Kadir Topbaş, Necati Utkan ve Arzuhan Doğan Yalçındağ şeref masasında oturuyorlardı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.