Eski defterleri açalım
28 Şubat sürecini o dönem kaleme aldığım yazılarla hatırlatmak isterim. Basın nasıl bir rol oynadı? Yargı, askerle işbirliği yaptı mı?
"Bakalım Kartel medyası, Sultanahmet mitingini sütunlarına ne şekilde yansıtmış:
'İmam Hatip mitinginde askere kafa tutuldu. Refah Partisi ateşle oynuyor.'
'Gövde gösterisi. Sultanahmet mitinginde yaşasın şeriat! Generaller nerede! İslâm'a uzanan eller kırılacaktır! Müslümanlar burada, laikler nerede! sloganları atıldı'.
'Çiller'in Türkiyesi. 8 yıllık kesintisiz eğitim bahane edilerek, dün İstanbul'da İran görüntüleri sergilendi. Yeşil bayraklar açan sarıklı, cüppeli grup, 'Yaşasın şeriat' sloganlarını attı.'
Bir de soruyorlar: 'Biz darbe kışkırtıcılığı mı yapıyoruz? Darbe istemiyoruz ki' Türk bayraklarının gelincik tarlasına dönüştürdüğü Sultanahmet mitingindeki tek yeşil bayrağa bakarak, 'Şeriat provası yapılıyor' derseniz, bir iki cılız sesi abartarak, askere hakaret edildiği havasını verirseniz, darbeye zemin hazırlamış olmaz mısınız? İşte konu, Milli Güvenlik Kurulu'na taşınıyor. Yargıtay Başsavcılığı, Refah'ın kapatılma gerekçesine mitingi dahil ediyor."
"Anayasa'nın 138. maddesi, 'hiçbir organ, makam, merci veya kişi mahkemelere ve hâkimlere tavsiye ve telkinde bulunamaz' diyor. Anayasa Mahkemesi'nin bütün üyeleri brifingdeydi. Genelkurmay yetkilileri, irtica tehdidini anlatırken, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ın iddianamesinin bir benzerini sundu. Anayasa'nın 138. maddesi bu durumda ihlâl edilmiş olmuyor mu?"
28 Şubat'ı hatırlayarak bugüne baktığımızda, hem basında, hem de Yüksek Yargı'da, aynı hastalığın devam ettiğini görüyoruz. Bir kısım medya, hâlâ "Darbe hazırlığı yoktu. Bunlar hükûmetin oyunu" havasında. Yüksek Yargı'nın bir bölümü de, malûm zihniyete hizmet yarışında.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.