Atatürk'e tapmak!
Evvelki gün twitter'da Yıldıray Oğur (Taraf gazetesi), Atatürk'ü ilâhlaştıran cümleler yazdı; ben de onları, 30 bini aşan takipçilerimle paylaştım. Bazıları rahatsız oldu o yazılardan; kimi bir kasıt aradı; kimi de, Atatürk'ü putlaştıran söylemden haberdar olmadığı için hayret etti.
Birkaç örnek vereyim:
Türk ırkının en son ulu peygamberi oldun." (Edip Ayel)
Merhaba ey ezeli, feyizli eşsiz bahar...
Merhaba ey ilâhın en yakın arkadaşı" (Behçet Kemal Çağlar)
Yerde o, gökte o, denizde o, yokta o. Varsın, teksin, yaratansın." (Aka Gündüz)
Bugün artık, ölçüyü o derece kaçıranlara rastlamıyoruz. Ama gene de, her meseleyi, 1920'lerin, 1930'ların bakış açısıyla ve referanslarıyla değerlendirenler var. Oysa Atatürk, dogmalara savaş açan bir liderdi. "Kemalizm" adına dayatılanlara, herhalde önce kendisi karşı çıkardı.
Cumhuriyetin ilk 10-20 yılında, hadi diyelim 30 yılında, siyaseti, korkular üzerine inşa etmek haklı olabilirdi. Ama hâlâ demokratik gelişmelerden endişe duyanlar, hâlâ tabularla yola devam etmek isteyenler mevcut.
Kantarın topuzunun kaçtığı övgüler, bugün nasıl -en hafif deyimiyle- tuhaf bulunuyorsa, yarınki nesiller de, Kemalizm adına statükoya yapışanlara "Laik cumhuriyeti korumak" amacıyla, başörtülü kızları üniversiteye sokmayanlara ya da başörtülü eşiyle davete ev sahipliği yapan cumhurbaşkanını tehdit gibi sunanlara, hayret edecek; hatta onları ayıplayacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.