Apo, devletle 1996'dan beri görüşüyor
Tempo dergisinde (Ocak 2011 sayısı), PKK ile Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin geçmişteki ilişkisine dair bir haber yayınlandı.
Eyüp Erdoğan ve Cemal Subaşı, PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Muzaffer Ayata ile görüşmüşler ve bizzat onun ağzından, 1997-1998 yıllarında,
Bursa Özel Tip Cezaevi'nde yatan PKK'lı mahkûmlarla kurulan irtibatı teyit ettirmişler. Ayata, "avukat" aracılığıyla, askerin ilettiği bilgileri, cezaevinden cep telefonuyla Öcalan'a düzenli olarak aktardıklarını söylüyor.
Bu konuda, daha önce kaleme aldığım yazıları hatırladım. PKK ile temas, Bursa Cezaevi'yle sınırlı değildi.
1996'dan itibaren yaşanan bir süreç söz konusuydu. Askerler başı çekmekle birlikte, siviller de kısmen bu işe müdahil olmuştu. Zaten Öcalan 1999'da yakalandıktan sonra, devletle ilişkiyi DGM savcılarına anlatmış ve bilgiler Star gazetesinde yer almıştı. (2 Haziran 1999)
Öcalan'ın, o tarihte, DGM savcılarına anlattıklarına, onlara verdiği görüşme tutanaklarına, bazı tamamlayıcı bilgilere ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ile yardımcısı Hanefi Avcı'nın açıklamalarına göre, süreç şöyle işledi:
Daha sonra Faik Bulut devreye girip, münasebetin gazeteci/yazar Alev Alatlı aracılığıyla yürütüleceğini söylüyor. Alatlı, Apo ile görüşmeye gidecekken, girişim yarım kalıyor.
Ancak sonu getirilemiyor.
Bu sürecin 28 Şubat dönemiyle çakıştığını hatırlatmak isterim. Zaten, 1997 Nisan ayında, Genelkurmay'ın gazetecilere verdiği brifingde, tehdit sıralamasında PKK ikinciliğe düşürülerek, "İrtica birinci tehdit" görüşü benimsenmişti. Bunda, Öcalan ile dolaylı temasların ne gibi bir etkisi vardı, bilemeyeceğim. Daha doğrusu, "irtica" ön plana çıkarılmak suretiyle, Apo'ya mesaj verilmesi ve el altından PKK konusunun çözülmesi mi isteniyordu? Yaşanan bir olay, böyle bir soru sormakta haklı olduğumuzu gösterecektir. Söz konusu gelişmeyi, hem Bülent Orakoğlu'ndan, hem de Hanefi Avcı'dan duymuştum. Emniyet İstihbarat, Bursa Cezaevi'nde yatan PKK temsilcisi Sabri Ok'u teknik takibe almıştı. Polis, Sabri Ok ile askerlerin ilişki kurduğunu bu şekilde tespit etti. Bülent Orakoğlu, o irtibatı sağlayan avukat Selim Okçuoğlu'nu yakalayıp, sorguya çekmeye hazırlanırken, "casusluk" gerekçesiyle üzerine gidildi. Kadir Sarumsak'a, Batı Çalışma Grubu belgesini çalması talimatının Orakoğlu tarafından verildiği ileri sürüldü. Orakoğlu, hem görevinden alındı, hem de hayati tehlike ihtimaline karşı ABD'ye gönderildi.
Bugün çok daha farklı bir noktadayız.
O zamanlar sivil iktidarın haberi olmadan, en azından askerin inisiyatifiyle bu görüşmeler yürütülüyordu.
Ayrıca, kamuoyundan titizlikle gizleniyordu. Bugün, en azından asker-sivil işbirliğinden söz edebiliriz.
Bunun yanı sıra, "Devletin, İmralı'yla irtibata geçtiği" konusunda da bilgilendirildik. Üstelik, MHP haricinde, kimsenin ağzından "vatana ihanet" gibi suçlamalar çıkmıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.