Oda TV, Nedim Şener ve Ahmet Şık
Oda TV'ye ait bazı iddialar medyaya yansıdıkça, zihinlerde şüpheler oluşuyor. Sadece ABD Büyükelçisi Ricciardone değil, ben de olayı anlamaya çalışıyorum. Konu, "basın özgürlüğü" çerçevesinde mi görülmeli? Yoksa, işin içinde örgüt bağlantısı mı var? Bir başka ihtimal de, Oda TV yöneticilerinin avukatlarının söylediği gibi, bir çetenin virüsle sakıncalı dosyaları Oda TV bilgisayarına yerleştirmiş olması.
Oda TV'nin bilgisayarlarında, "Nedim", "Orgmu?", "Hanefi", "Tertemiz", "Toplantı", "Sabri Uzun", "Oookitap", "Koz", "Bilinçlendirme" isimli dosyalar ele geçti.
Meselâ "Nedim" isimli belgede, "Nedim'in Emniyet bağlantıları önemli, devam ettirsin. Hanefi ekibini çok iyi tanıyor" ifadelerine yer veriliyor. "Hanefi" başlıklı dosyada ise, "Hanefi'nin kitabı ne durumda; referandum öncesine yetiştirilmeli; Nedim'i sıkıştırın hızlandırsın. Referandum sürecinde cemaat yıpratılmalı; güvenilirliği azaltılmalı. Hanefi kullanılmalı. Avcı ile direkt görüşmeyelim. Yayın sonrası dürüstlüğü ön plana çıkarılmalı" cümlelerine rastlanıyor.
Kendisini suçlayan bu ibarelerin Oda TV bilgisayarına nasıl girdiğini ve maksadın ne olabileceğini sordum.
Şener'in de bu konuda hiçbir bilgisi yoktu. Herhalde yargı sürecinde konu aydınlanacak.
O arada Ahmet Şık beni aramaz mı!
O da, kitabının Oda TV'ye nasıl gittiğini bilmiyordu.
"Kitabı okumak için birisine verdiniz mi?" diye sordum. Sadece, arkadaşı avukat Fikret İlkiz'e, "Hukuki açıdan bir sorun olur mu?" diye göndermişti. Bir nüshası, Bilgi Üniversitesi'ndeki ofisinde, bir diğeri de evindeki bilgisayarındaydı.
Ahmet Şık, "Kitabım çıkmadan beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar" dedi. Meselâ, Medyasavar isimli internet sitesi "Vay Ahmet vay, bu hiç şık olmadı" diye manşet atmış. Ahmet Şık'tan "provokatör-gazeteci" olarak söz etmiş. Bu sitede, Şık'ın, Basın Yayın'da okurken, Cumhuriyet'te polis muhabirliği yaptığı, THKPC'li olduğu da yazıyor. Şimdi de sözü Ahmet Şık'a bırakalım: "Nedim, arkadaşım, aynı zamanda meslektaşım. Ne o beni çalıştırır, ne de ben onu. Adı geçen polis müdürlerini, Sabri Uzun'u, Hanefi Avcı'yı, Emin Aslan'ı tanırım. Üçü de yakın zamanda piyasaya çıkacak kitabımda yer alan isimler. Emniyet'teki cemaat örgütlenmesini anlatan kitabımda, komplolarla ayağı kaydırılan polis müdürlerinin başlarına neler geldiğini yazdım. Bitmemiş kitabımın kopyasının Oda TV'de işi ne? Ben de bilmiyorum. İki şık mevcut: Ergenekon güdümünde olduğu ileri sürülen Soner Yalçın'la ortak hareket ediyor olmam. Beni birazcık tanıyan, bu ihtimalin gerçek olmayacağını anlar. Soner Yalçın'ın kendisi mi böyle bir bilgi notu yazdı, onu da bilemem. Ama sorgusunda, bu dosyalardan haberi olmadığını söylüyor. Virüslü elektronik posta ihtimali daha aklıma yatıyor. Eğer avukatların iddiası doğruysa, üzerinde çalıştığım kitaptan haberdar olanlar (Cemaatçi polisler) çalışmamı bir şekilde ele geçirip, o bilgi notuyla Oda TV'nin bilgisayarlarına yüklemişlerdir."
İşte iddialar ve verilen cevaplar. Peki gerçek ne? Bunun için biraz daha beklemek gerekecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.