Küçük hesaplar, küçük adamlar
Oda TV iddianamesinin ek klasörlerinde çıkan bir konuşma, Kemal Kılıçdaroğlu'nu anlamamız açısından önemli. Bu konuşmayı gazeteci Nedim Şener'le 24 Temmuz 2009'da yapıyor. O tarihte Genel Başkan değil ama, CHP'nin önde gelen bir ismi. Deniz Baykal'ın yakını. Şener'e, sipariş ettiği haberden, henüz "laikçi" çizgide olduğu ve AK Partiyi bu noktadan vurmayı planladığı anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu: Var, var, telefonu da var. Size attım. Buraya bir bayan, bir erkek gazeteci gidip yemek söylesin. Bakalım başlarına ne geliyor.
Şener: Tamam onu hallederim.
Ben oralara takılmıyorum. Üstelik, davayla ilgili olmayan özel bir konuşmanın yayınlanmaması gerektiğini de düşünüyorum. Ama, Kılıçdaroğlu'nun sipariş ettiği o haber, size göre de "kara propagandaya yönelik" bir tertibe benzemiyor mu? Bir AK Partili, "Falanca toplantıdan başörtülü kız atılmış, gidip bakıver" diyebilir. Ya da Kılıçdaroğlu, bir cemevi yıkımını gazeteciye intikal ettirse, olağan karşılanabilir. Ya ne yapıyor? Türkiye'de "irticaın tırmandığına", "taassubun arttığına" dair haber araştırıyor. Mizansen sipariş ediyor. Kara propaganda siteleri gibi. Bazı "gayretli" gazetelerin o tarihteki haberleri paralelinde, düzmece haber üretme sevdasında. "Falanca okulun içinde mescit açılmış", "İzinsiz Kur'an kursları sayısında artış var" veya "Başörtülü öğretmen"... Yıllarca manşetler "İrtica tırmanıyor" algısını güçlendirecek şekilde atılmadı mı? Gazeteciyle politikacı arasında aynı içerikteki bir konuşmayı, masum bir ilişki gibi göremiyorum. Zaten Kılıçdaroğlu da izah edemedi. Gazeteciler kendisine ayaküstü bu konuşmanın anlamını sordular. O işi gene yolsuzluğa getirdi ve "Bu iktidar yolsuzlukların hesabını vermiyor" dedi. Lütfen sapla samanı karıştırmayalım. Herkes kendi hesabını versin.
Bul iki gazeteci, "lokantada, harem selâmlık" diye gündemi sarsalım...
Art niyet bu. Küçük hesaplar, küçük adamlar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.