TSK'yı kim yıpratıyor?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, F-16 ve F-4 pilotlarının istifasını gündeme getirdi; "110 savaş pilotunun istifası sonucunda, savaş halinde bazı uçakların kullanılamayacağı duyumu doğru mudur?" diye sordu. Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni zaaf içinde gösteren bu gibi tartışmaların ülkemize en büyük kötülük olduğunu açıkladı.
Tartışmayı Umut Oran başlatmadı. Tayyip Erdoğan da, askerlerin tutuklanmasını eleştirirken, morallerinin bozulduğunu, bu şekilde terörle mücadele edilemeyeceğini, Güneydoğu'ya gönderecek komutan bulamadığını söylemişti. Zaten bir süredir, Balyoz ve Ergenekon gibi davaların amacının, "TSK'yı tasfiye" olduğu da ileri sürülüyor.
Bildiğimiz kadarıyla 64'ü general /amiral 404 muvazzaf asker yargılanıyor. Bunun 273'ü subay, 60'ı astsubay, 4'ü uzman çavuş, 3'ü sivil memur. 404 muvazzaf askerden 207'si tutuklu. İzmir'deki operasyon sonucu bu rakama yeni ilaveler oldu. Tabii, tutuklanan muvazzaf askerlerin Yüksek Askeri Şûra'da emekliye sevk edilip, mağdur edildikleri de unutulmamalı. Elbette, yargılananlar açısından baktığımızda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Fakat hadiseyi getirip, bazı mihrakların Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni tasfiye etmek amacına bağlamak da çok yanlış. Mağduriyetler, davaları karalamak için kullanılmamalı.
Diyelim ki bu davalar sebebiyle erken emeklilik de dahil, 1000 asker görevini yapamaz hale geldi ya da TSK'dan ayrılmak zorunda kaldı. 1960 darbesi gerçekleştirildiğinde, 235 general, 5 bine yakın subay bir kalemde emekliye sevk edilmedi mi? Aynı şekilde, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinde çok sayıda subay sorgusuz sualsiz ordudan atıldı. Onların da toplam rakamını en az 2 bin olarak verebiliriz. Moral bozukluğu söz konusu olabilir ama bir zafiyetten bahsetmek doğru değil.