İnansak mı, inanmasak mı?

Genelkurmay Başkanlığı, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, Seferberlik Tetkik Kurulu'na dair bilgi gönderdi. O bilgiye inanmak gerekirse... Evet, siyah ve beyaz kuvvetler var. Bunlar, sivillerden oluşuyor; barışta eğitimden geçerek, savaşa hazırlanıyorlar. Kendilerine, "yedek personel" de deniliyor. "Siyah" kuvvetler, pusu, baskın, keşif, ikmal ve haberleşme konularında eğitiliyor; onlar arazide vazife yapacak; düzenli birlik olmayan yerlerde, düşmana pusu kuracak, baskın düzenleyecek. "Beyaz" personel ise, keşif, gözetleme, ikmal, bilgi toplama ve haberleşme konularını öğreniyor. Yedek personel vasfını kaybeden siyah ve beyaz kuvvetler, "turuncu" personel diye adlandırılıyor.
Görünüşte, her şey makul. Ama acaba, bize doğruyu mu söylüyorlar? Böyle bir yapı, zaman zaman iç düşmana karşı da kullanılıyor mu? Nitekim MİT, Darbeleri Araştırma Komisyonu'na, Seferberlik Tetkik Kurulu'na bağlı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) diye bir birimin olduğunu bildirdi. MAK'ta subayların haricinde 650 kişi istihdam ediliyormuş. 100 ayrı yere askeri mühimmat gömülüymüş. MAK, kritik bölgelerde halkı, "yararlı, zararlı, kullanılabilir" diye 3'e ayırıyor, kendileri de, "beyaz", "siyah", "turuncu" ve "yeşil" kuvvetler olarak anılıyormuş.
Genelkurmay'ın açıklamalarından tatmin olmamamın sebebi, bir zamanlar gerçeklerin saklanması. Meselâ onlara göre JİTEM de yoktu.
Geçtiğimiz aylarda, Ergenekon mahkemesinden Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen "Akdeniz raporu" da, siyah/beyaz kuvvetlerden söz ediyor ama bunların, "iç düşmana" karşı kullanıldığı izlenimini veriyor. Meselâ, bir yerde deniliyor ki: "Üsteğmen Z.B.Ç., Mersin'de PKK odaklı sokak eylemleri yaptırabilme kabiliyetine sahip. Kendine bağlı siyah ve beyaz kuvvetleri koordine etmektedir."
Aynı rapor, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin propaganda faaliyetlerinde aktif olarak kullanılması, bursların uygun kişilere yönlendirilmesi üzerinde de duruyor.
Yaşadıklarımız ve duyumlarımız, bizi açıklamalara karşı kuşkulu olmaya zorluyor.