Aşk, şefkat ve mutluluk
Ama oğluna fırsat vermeden, hemen açıklamaya başlamış: "Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşadı. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaştı. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor; başta neyseler sonunda da öyleler..."
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş:
"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte, şartlar ne olursa olsun, eşler kahve taneleri gibidir; kişiliklerini yitirmez, zarar görmezler."
Ama adamın oğluna vermek istediği asıl ders son cümleleriydi. Onun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi:
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak...
İkisinde de tat yok."
Sonra kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı. "İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu, kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü:
"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Böyle bir yuvada eşler, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar."
(Veysel Eroğlu'na teşekkürler)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.