Ağızdaki mikroskobik canlılar hasta eder
Bu hafta sizlerle bir mutluluğumu paylaşmak istiyorum.
2013 yılında Bakü'deki Azerbaycan Tıp Üniversitesi ve Odlar Yurdu Üniversitesi'nin mikrobiyoloji ve çene cerrahisi anabilim dallarının ortaklaşa yürütmüş olduğu 'Ağız boşluğunun iltihabi hastalıklarının teşhis ve tedavi efektifliğinin yükseltilmesinde kompleks program tatbik edilmesinin mikrobiyolojik aspektleri' başlıklı doktora tezimi tamamladım. Azerbaycan Cumhurbaşkanı himayesinde Âli Atestasya Komisyonu tarafından tıp üzerine felsefe doktoru (PhD) unvanını almaya hak kazandım.
FARKLI HEYETLERE SUNULDU
Tez çalışmamda 16 yurt dışı yayın yaptım. Beş farklı üniversitede, sayıları 15 ile 18 arasında değişen sadece tıp profesörlerinden oluşan heyetlere sunumlarımı yaptım.
Her birinde jüri üyelerinin tamamının müsbet reylerini aldım.
Tez özetim 100 ayrı yere dağıtıldı ve çalışmaya hiçbir itiraz gelmedi.
Çalışmam, en son Azerbaycan Tıp Üniversitesi'ndeki son sunumumla tüm jürinin müsbet oylarıyla tamamlamış oldum. Konunun aktüelliği ve öneminden dolayı jüri ve başkanların tavsiyesiyle tez danışmanlarımla beraber tezimizi tıp doktorları ve diş hekimleri için bir başvuru kitabı olarak hazırlamaya karar verdik.
ÖRNEKLER BAKÜ'YE YOLLANDI
İmplant operasyonları; her yıl Türkiye'de tahmini bir milyona yakın uygulanıyor. Avrupa ülkelerinde; örneğin Almanya'da iki milyonun üzerinde, İtalya'da bir milyonun üzerinde Amerika'da en az beş katı düzeylerinde uygulama yapılmaktadır. Ortadoğu ülkelerinde uygulama her geçen yıl artış göstermektedir. Bu sayıların artmasıyla komplikasyonlar kaçınılmaz bir şekilde artıyor. Çalışmamda, bu problemleri önleyici uygulamalar üzerine araştırmalar yaptım. İmplant uygulamadan önce hasta ağzından tükürük, diş taşı ve diş eti cebi sıvılarını uygun şartlarda alıp Azerbaycan Tıp Üniversitesi'nin Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Laboratuarına götürerek tedavi öncesi, tedavinin hemen sonrası, 15 gün sonrası ve bir ay sonrası mikroorganizmaların mevcudiyetleri ile ilgili çalışmalarımın sonuçlarını yayınladım.
HASTALIKLARIN ÖNLENMESİ İÇİN...
Ülkemizde ortalama 150-200 bin çocuk, genç ve yetişkin olmak üzere her yıl ortodontik hastalara bakılıyor. Maalesef birçok ortodontik hasta, tedavi tamamlandıktan sonra biz diş hekimlerinin karşısına basit ya da ileri düzeyde diş eti tedavisine ihtiyacı olan hastalar olarak çıkıyor. Bu durumun önlenmesine dönük olarak, mevcut mikroorganizmaların tayini ve kontrol altında tutulmasıyla ve hastalıkların önlenmesiyle ilgili çalışmalar yaptık.
20-60 yaş arası bireylerde gastrit oranı yüzde 40 düzeylerindedir. Çalışmalarımda, gastritli hastalarda diş eti iltihabına sebep olan ortak mikroorganizmalar üzerine çalışmalar gerçekleştirdim. Sağlıklı olan bireylerde diş eti problemi olan ve olmayan hastaların ağız mikro florasının karşılaştırılmasını yaptım.
Çalışmanın sonucu olarak siz sevgili okurlarıma şu tavsiyelerde bulunabilirim:
ÇAY DİKENİ YAĞINDAN FAYDALANIN
ÇÜRÜK KADAR SIK RASTLANIYOR
Diş kayıplarının yüzde 40'ı diş eti hastalığı nedeniyle ortaya çıkar. Gelişmemiş ülkelerde bu yüzdeler daha fazla artış gösterir.
Diş eti hastalığı, bir veya birçok dişi etkileyebilen; çocuklarda, büyüme çağındaki bireylerde, erişkinlerde ve yaşlılarda görülebilen toplumdaki en yaygın kronik hastalıktır.
Genellikle ağrısız seyrettiği için belirtileri hasta tarafından zor fark edilir ve çoğu vakada hekime geç müracaat edilir.
RİSK FAKTÖRÜ OLUŞTURUR
Diş eti iltihabı bebek ölümlerine sebep olabilir
Normal hamilelik süreci olan 40 hafta tamamlanmadan, 37 haftadan önce gerçekleşen doğumlara prematüre doğum denir. Gelişmiş ülkelerde yıllık doğumların yüzde 10'u erken doğumdur ve düşük ağırlığa sahip bebekler dünyaya gelir. Bebek ölümlerinin 2/3'ü düşük doğum ağırlığı sebebiyle meydana gelir.
Anne karnındaki bebek (fetüs), rahim içinde amniyon sıvısı denilen bir sıvıda büyür ve fetüsün başta oksijen olmak üzere her türlü gereksinimi ve beslenmesi plasenta aracılığı ile olur, atıklar yine plasenta aracılığı ile atılır. Yani fetüsün beslenmesi; kan dolaşımı aracılığı ile olmaktadır.
İşte plasentayı da etkileyecek kan dolaşımındaki sorunlar, annedeki bazı problemler, fetüsün içinde bulunduğu rahimdeki bozukluklar ya da fetüsün kendisine ait hastalıklar zamanından önce doğuma (prematüre) neden olabilecektir.
Diş eti enfeksiyonlarında yer alan iltihabi mediatörlerin kan dolaşımına katılması, fetüs-plasenta ünitesi için tehdit oluşturur. Yapılan araştırmalarda, orta ve ileri derecede diş eti iltihaplı annelerde şu problemlere rastlanmıştır:
1-Erken doğum ve düşük doğum ağırlığı
2-Yetersiz fetüs büyümesi
3-Pre-eklemsi
4-Anne karnında bebek ölümü
Diyabet gelişimini hızlandırır
Diya bet ve diş eti hastalığı arasında çift yönlü ilişki vardır. Bu ilişkileri inceleyecek olursak:
Diyabetin komplikasyonlarından biri olarak dişeti hastalığı da belirtilmektedir. Diyabetin metabolik kontrolünün kötü olması diş eti hastalığının seyrini hızlandırır, şiddetini artırır.
Diş eti hastalığının şiddeti de diyabetin metabolik kontrolünü olumsuz yönde etkilemektedir.
Diyabet, bilindiği üzere küçük ve büyük damarları etkileyen bir hastalıktır.
Diş eti hastalığı tedavisi sonrasında diyabetin metabolik kontrolünde düzelme olduğu da ortaya konulmuştur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.