Ekmeği disiplinden çıkartmak
Bir ülkede sanayinin gelişimi başka şeydir, bir sanayileşme döneminin yaşanması başka.
Biz sanayileşmeyi yaşamadan bir ölçüde sanayi kalkınması sağladık. Oysa sanayileşme sadece sanayi üretimiyle değil onunla bütünleşmiş bir zihniyet üretimiyle de ilgilidir. Bu zihniyet disiplin temeline oturur.
1980'lerdeki post modern oluşumlar sanayi döneminin Batı'da ürettiği zihniyeti elbette yerden göğe kadar haklı olarak eleştirdi ama bu aynı Batı'nın bugün de sanayi döneminde ürettiği alışkanlıkları kullanmaması anlamına gelmez.
Sözünü ettiğimiz zihniyetin özünü sanayi disiplini dediğim davranış meydana getirir. Marks'ın Kapital'i yazmasına, işçi sınıfı partilerinin doğmasına, Lenin'in demokratik merkeziyetçilik dediği yapının oluşmasına bu anlayış yol açar: fazla uzatmadan söylersek, bu, çalışma disiplinidir. Sanayi demek insanın ekmeğini taştan değil disiplinden çıkartmasıdır.
O dönem bile çok yetersizdir. Köyden kente göç eden nüfus 1950-80 arasındakinden de farklı bir biçimde, sanayiye değil ucuz emek arzına yönelmiştir, ne işçi olmuştur ne de köylü kalmıştır. Kent hayatına uyumsuz, anomiyi yani toplumsal düzensizliği besleyen bir karakter taşımıştır.
Aslında bu toplumda neredeyse herkesin şikâyet ettiği birçok düzensizliğin altında yatan bir gerçek bu, sanayi döneminde meydana gelen disiplinin, ölçülülüğün, kurallılığın olmaması. Sadece trafiğin nasıl kullanıldığına bakmak yeter bunu anlamak için. İş disiplininin, sorumluluğunun, hatta etiğinin yeteri kadar güçlü olmaması da aynı nedenden kaynaklanıyor.
Erdoğan, yeniden biçimlenen, gitgide zenginleşen, daha fazla harcayan, tüketen orta sınıfa daha az ama burjuvaziye daha fazla yüklenerek bir tasarruf toplumu yaratmaya çalışıyor. Ekonomik krizlerden korunmayı gerekçe olarak gösteriyorsa da Erdoğan'ın maksadının iktisat teorisinin meşhur tasarruf-yatırım denklemini harekete geçirmek olduğu, toplumu savurganlıktan alıkoymaya çalıştığı açık, hatta kesin. Bu da o sanayi dönemi disiplininin bir başka uzantısı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.