Kürt sırat köprüsü
Çağ değişiyor, tarihin pirinç saati çın diye çalıyor ve ahir zamanların en önemli sıçrama noktası olarak biçimleniyor Kürt konusundaki gelişmeler.
Nasıl buraya gelindi derseniz cevabım açıktır: Erdoğan'ın bundan sonrasını tayin ederken kafasında oluşan büyük koalisyonlar düşüncesiyle.
Önce İstanbul sermayesiyle uzlaştı; veya İstanbul sermayesi geldi onunla barıştı. Bu onun parti içinde belli dengeleri yitirmesine yol açabilecekti ki... o da muhtemel kaybını büyük Kürt koalisyonuyla pekiştirme hamlesini yaptı.
Devamı, daha doğrusu öncesi var: orduda eğer bugünkü göreli demokratik çizgiye gelinmeseydi, yani ordu bu ölçüde olsun siyaset dışı bir noktaya çekilmeseydi, yargıda bazı demokratikleştirme girişimleri olmasaydı Kürt konusunda bu kadarcık adım bile atılmayacaktı. Atılamazdı. Unutmadık, Hakan Fidan/Oslo konusundaki sorgulamaları... Erdoğan bu birikime dayanarak çıkışını yaptı: Kürt konusundaki büyük çözüm! Başarırsa: şah ve mat!
***
Bunların ilki Kürtler arasındaki ayrışma olacaktır. Kaçınılmazdır. Önce Öcalan...
Şimdi ondan şu veya bu ölçüde ayrışmış, kendi başına buyruk olmuş Kandil/PKK onun politik hattını, tarzını, tavrını benimseyip izleyecek midir?
Hiç kuşkunuz olmasın çok zor bir dönemdir bu. PKK/Kandil, öyle görünerek veya görünmeyerek, açıktan veya gizlice bu işin 'bitmemesi' için çalışacaktır. BDP de kararını ortaya çıkan tablonun ağırlık veya denge noktasında yer alarak gösterecektir. Yani, baştan bir şey söylemez, söyleyemez, söylemeyecektir BDP!
İkincisi, ordu. Aynı şey: bilmiyor muyuz onun içinde de bu kanlı savaşın devamından yana olanları? Erdoğan'ın 'derin devlet' dediği başka bin türlü şeyin yanında bir de budur. Şimdi ortaya çıkmış, muhtemelen oya gibi işlenmiş politikayı mutlaka torpillemek isteyen bazı kanatlar olacaktır. Devam eden davaların getirdiği 'rövanşizm' duygusu da girince işin içine, varın ötesini siz düşünün.
Gene de umut, cesaret ve kararlılık. Kürt sırat köprüsü diyorum buna, o köprünün üstünde devam eden bir politika.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.