Yüz yıllık hesap, yüz yıllık yalnızlık
İsrail'in Türkiye'den özür dilemesiyle bir dönem kapanmıyor, bir dönem başlıyor. Ben bu yeni dönemi tam da yüzüncü yılını anmaya hazırlandığımız 1. Dünya Savaşı'nın son hesaplaşması olarak görüyorum.
İngilizler 1. Dünya Savaşı'ndan bütün o Çanakkale macerasına ve Rus Devrimi'nin engellenememesine rağmen galip çıkmışlardı. Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları ortadan kalkmış, Rus İmparatorluğu devre dışı kalmıştı. Geride sadece İngiliz İmparatorluğu vardı. Ortadoğu'yu İngiltere biçimlendirdi.
Türkiye beklenmeyen hamlesini yaparak, Mete Tunçay hocamız, Marksist bir terimdir bırakın dese de, alışılmış adıyla söyleyeyim, Kurtuluş Savaşı sonucu "yeni bir dünya" kurdu. İngiltere'nin dönem içindeki gücü o mertebedeydi ki, Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderen, Anadolu'da bir ulusal Türk devletinin kurulmasını isteyen İngiltere'ydi diyenler bile çıktı. Bugün de var.
Sonra köprülerin altından çok sular aktı, ABD, OD'nin 1950 ve bilhassa 1960'lardan itibaren dizginlerini ele aldı. Büyük çatışmalar pahasına bölgede varlığını duyurdu. Gene de her şey savaş yıllarında çizilen haritalar etrafında cereyan etti.
Buna, Türkiye'nin elinden koparılan Misak-ı Milli bölgeleri de dahildi.
Belki haddinden fazla ileri giden bir okumadır bu ama niye bir ihtimal sayılmasın, hem de kuvvetli bir ihtimal.
Buradaki hassas nokta artık Kürtler değil. Kürtlerle Türkler 100 yıllık barışlarını yapmaya hazırlanıyor. Kuzey Irak'ın sunduğu büyük kaynak imkânlarıdır bu barışı sağlayan. ABD, Musul ve Kerkük'ün kontrolünü Türkiye'ye bırakacak kadar ileri gider demek bugünkü koşullarda fazla hayalcilik olur. Ama bölgenin etkin unsuru haline getirdiği Türkiye üstünden elde edeceği güç dengesini gene bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmek için pekala kullanabilir.
Ne için bunca hesap derseniz cevabım var, sonraya saklıyorum, ama şimdilik şunu belirteyim: yüz yıllık hesap biterken Türkiye'nin yüz yıllık yalnızlığı da sona eriyor...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.