Cenevre'ye taşınan Suriye
İsterdim ki, Erdoğan-Obama görüşmesinde daha ziyade ekonomik konular ele alınsın ve iki ülke arasında zaman zaman sorunlu olsa bile, 60 yıldır devam eden, yakınlığa rağmen bir türlü artmayan ticaret hacmi konuşulsun.
Hatta iki ülke arasındaki eğitim işbirliğinin sınırlarının nasıl genişletileceği ele alınsın. Bugün ABD'de yüksek öğrenimde bulunan öğrenci sayısının kesin rakamını neredeyse bilmiyoruz. Ama en büyük ihracatımız o ülkeye yüksek lisans ve doktora öğrencisi. Bir düşünelim bakalım o ülkeye eğitim amacıyla kaç milyon dolar yatırıyoruz her yıl. Acaba bu konuda yeni adımlar atılıp, yeni bazı projeler geliştirilemez miydi?
Ama görüşmelerin eksenini Suriye konusu meydana getirdi. Ve en önemlisi yeni gelişmelere kapı aralandı. Bunların başında da Cenevre II geliyor.
1. Böylece, Türkiye'nin hayati derecede ihtiyaç duyduğu acil müdahale yaklaşımı neredeyse tamamıyla rafa kalkıyor. Suriye'de devam eden Esad rejimine ne ABD ne Avrupa doğrudan müdahalede bulunacak. Hava sahasının kapatılması konusu ise tamamıyla BM kararına bırakıldı. Böylece Suriye meselesi artık bir savaş ve müdahale değil bir diplomasi konusu olarak karşımızda duruyor.
Zor bir durum bu. Nedeni çok açık: Türkiye, Suriye'yle neredeyse doğrudan muhatap (her anlamda) bir ülke. Bin küsur kilometre sınırımız var. 450 bin gibi akıl almaz bir rakamda mülteci barındırıyoruz. Bu gayrı resmi rakam. Gerisini varın siz düşünün. Esad rejimi Türkiye'ye üstü örtük bir savaş ilan etmiş durumda. Türkiye de muhalefet ordusuyla ilişkileri çerçevesinde Suriye'yle bu savaşı sürdürüyor.
Bu şartlar altında, müdahalenin, yani Esad'ın iş başından uzaklaştırılmasının ertelendiği, geciktirileceği bir dönemde Türkiye bu ilişkileri nasıl sürdürecek sorusunun henüz bilmediğimiz yanıtı bundan sonrasını tayin edecek. Ama şüphesiz Türkiye'nin bu konuda canı sıkılacak.
Bekleyen görür.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.