Kimin kafası karışık Türkiye’de?
Eş dost haber verdi, baktım, T24 Sitesi cuma günkü yazımı alıntılamış, 'Sabah yazarı Demirel CHP'li öldü, Erdoğan Kemalist çizgiye kaydı (diyor)' demiş. İyi etmiş. Teşekkürler.
Demirel'in siyasal çizgisi hakkında bu yargıyı ilk defa dile getirmiyorum. Daha önce de yazdım. Gene daha önce Demirel'in bana 'siyasete köylüyü devletle tanıştırmak için girdim' dediğini belirttim. Bunu din üstünden yapmak istediğini de söylemişti Demirel. Örnek olarak da İnönü'ye Cemal Gürsel'in cenazesinde ilk defa halkın önünde namaz kıldırmasını gösteriyordu.
Zaten o dönemlerde, 1960 ve 70'ler, bu kurt siyasetçi Beyaz Türkler tarafından 'mürteci' ve 'köylü' olarak nitelendiriliyordu. O da kendisini ve siyasetini 'milliyetçi mukaddesatçı' diye tanımlıyordu. Her mitinginden önce bayrağa sarılı Kur'an'ı öpüp başına koyuyordu.
Söyledikleri doğruydu. 1960'larda DP'nin uzantısı olarak siyaseti, halkköylü tabanını, doktriner- müfrit CHP/ Kemalizm çizgisinden korumak için siyaset yapıyordu.
Böyle olduğu için de, belki onlarca kere belirttim, eski DP- AP'nin tabanı Akparti'ye kaydı, yönetici takımı, 'elitleri' CHP'li oldu. Bugün de o kesim CHP'yle birlikte hareket ediyor, onun tezlerini (?) savunuyor.
Demirel 1924 doğumlu bir siyasetçiydi. Köy kökenliydi. Ama devletin en iyi okullarında okumuştu. Amerika'ya gitmişti. Başlangıçta kendi sosyal kökenleriyle bütünleşen bir siyaset savunuyordu.
Sonradan devletle bütünleşti. Onun resmi ideolojisini savundu. Musul konusunda da, din konusunda da, laiklik konusunda da bu dönüşümü yaşadı.
Daha önceleri 'laiklik din dışı olanların ehl-i din üstünde tahakküm kurması değildir' derken şu belirttiğim noktaya geldi. Yani, siyasal popülizmden uzak kalabileceği bir noktaya erişince, aldığı eğitimle, yetiştirilme tarzıyla bütünleşen, orduyla dirsek temasını muhafaza eden, Türkiye'deki kentli, yerleşik burjuvazinin (Beyaz Türklerin) görüşlerini benimsedi.
Bu sadece Demirel'in sorunu değildir. Kemalistler de kendi içlerinde bölündüler, ayrıştılar, farklı kanatlar oluşturdu, değişik görüşler savundular.
O nedenle aslında Erdoğan yönetimi tarafından geliştirilen ve kendi düşüncülerinin uzantısı olan konularda da, kendileriyle çelişmek ve kendi düşüncelerini yadsımak pahasına, onu eleştiriyorlar. Bu travmatik bir durum ve onu aşamıyorlar. Lozan tartışmasına bu açıdan bakamıyorlar.
Daha derine inen toplumsal ve kültürel nedenleri olan bu gerçekleri anlamadan Türkiye anlaşılmaz, ancak Türkiye kavgaya, kutuplaşmaya sürüklenir.
Çünkü kimse durup düşünmüyor, sadece ulu orta konuşuyor Türkiye'de!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.