‘Kuşkonmaz Camii’nin esrarı
İstanbul'u herkes sever, herkes kendine göre sever. Ben, dayımdan kalma alışkanlıktan mıdır, yoksa içimde saklı gezegenlik dürtüsünden midir bilmem, hem tüm Türkiye'yi hem İstanbul'u karış karış dolaşmaktan ayrı bir zevk aldım hayatım boyunca.
Son zamanlarda pek o kadar yapamıyorum ama eskiden baharda ve sonbaharda ve daha az olmak üzere de kışın kuru havalarda bir araca biner, belli bir semte gider, ondan sonra yaya dolaşabildiğim kadar o muhiti dolaşırdım.
O gezinmelerin büyük zevk veren noktaları vardır.
Bilhassa yabancı eşimi dostumu da o zevk aldığım çevrelere, yapılara götürürüm. Onların başında gelen yerler arasında mesela Pantokrator Kilisesi vardır, mesela Rüstem Paşa Camii'nin 'mavi bir bahçe gibi' (Nâzım Hikmet'in deyişi) çinileri vardır, eski adı Ayia Theodosia olan Gül Camii vardır. Vardır da vardır. İşte üçünü belirttim.
Haydi, geçerken onu da kaydedeyim, kimse hatırlamaz ama ben Sinan Usta'nın Piyale Paşa Camii'ni de ayrı severim.
Gene de hem benim sevdiklerim hem ustalar ustası Büyük Sinan'ın gerçekleştirdiği yapıtlar arasında hiçbiri Şemsi Paşa Camii'nin (1580) yerini tutmaz. Mihrimah Sultan'ın o daha görkemli yapısının biraz ötesine inşa edilmiş bu yapı tek kelimeyle bir mücevherdir. Niye böyledir anlatmaya çalışayım.
(Sinan konusunda yazılan çok yapıt var artık. Gene de Gülru Necipoğlu'nun kitabını öncelikle salık vereyim.)
Gün gelip kendisine cami yaptıracağı zaman bu muhavereyi hatırlayıp Sinan'dan kendisine kuşların konmadığı, uğramadığı bir cami inşa etmesini istemiş. Usta da bölgedeki rüzgârların kesiştiği, kuşların dayanamadığı bu yeri bulmuş.
Ayrıca dalgaların kıyıyı döverken çıkardığı sesi minareler aracılığıyla içeri almış. O uğultu da kuşları ürkütmüş. Neticede kuşların uğramadığı bu cami 'kuşkonmaz camii' olarak tesmiye edilmiş.
Bu Sinan Usta'nın dehasının bir misalidir.
Aynı şey büsbütün 'hem zarifane hem levendane' (Baki'nin deyişi) bir biçimde Şemsi Paşa'da cereyan eder. O kadar dar, küçük, kısa bir sahil alanında bu yapıyı yaparken Üsküdar'ın 'anatomisine', topografyasına, morfolojisine bir katkıda bulunur ve adayı öne doğru çeker. Artık o yapıdan önce ve sonra bir Üsküdar vardır ve dolayısıyla Şemsi Paşa Camii bir caminin çok ötesinde bir anlam taşır. Kentle ilgili bir camidir bu.
Üsküdar yüzlerce yıllık görüntüsünden kopacak. Ben öyle köprü, metro, yol, baraj yapılmasın diyenlerden değilim. Tersine hem ileri şehirleşmeyi çok severim hem de sanayi yapılarını.
Ama bu Şemsi Paşa'nın başına gelenlere üzülmemem için bir sebep değildir. Tersine, hem de çok üzülüyorum. Taş mimarisi tarihtir.
O kendisini koruyor. Biz de onu korumalıyız.
Hep sabahın olduğu Üsküdar'da akşam olmasın...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.