KEREM ALKİN KEREM ALKİN
14 Şubat 2025, Cuma

‘Çok kutuplu’ dünyada doğru ‘müttefik’i bulmak

1963'den beri hep aynı mekanda gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansı'na (MSC) Almanya'nın ev sahibi olmasını, bir Alman vakfının öncülük etmesini hem Soğuk Savaş döneminin kodları, hem de Almanya'nın iki dünya savaşının da müsebbibi olan bir ülke olarak 'barış için diyalog' fikrini önceliklendirme çabası olarak okumak gerekir. Bu yılki konferansın ana gündemi 'çok kutupluluk' olacak. Konferansta Ukrayna-Rusya Savaşı'nın bir an önce sonlandırılması ve Orta Doğu'da kalıcı barış da önemli başlıkları oluşturacak. Başkan Trump, Başkan Yardımcısı J.D. Vance'i, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yu ve Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg'u, güçlü bir kadroyu konferansa gönderiyor.
Trump'ın ilk başkanlık döneminde konferansa katılan o zaman ki Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Avrupa'yı, bizzat Almanya'yı doğrudan tehdit etmesini unutmadık. ABD yönetimine son 20 yıldır adım adım yükselerek hakim olan 'ya benimlesin, ya kara toprak' anlayışının en sert tezahürü idi Mike Pence'in konuşması. Bu nedenle, son birkaç yıldır konferansın 'öğrenme çaresizliği', 'küresel sistemde kaybet-kaybet dinamikleri' gibi temalarla toplanıyor olması, Atlantik İttifakı'nda dahi müttefiklik ilişkilerinde artan çatlağı ele alan tartışmaların gözlenmiş olması şaşırtıcı olmamalı. Bu noktada, NATO'nun en vazgeçilmez üç üyesinden birisi olan Türkiye'nin Münih Güvenlik Konferansı'nı organize eden vakfın önde gelen ülke kamuoyları nezdinde gerçekleştirdiği son ankette 'müttefik' algısının Güney Kore ile birlikte hızla yükselmiş olması şaşırtıcı olmamalı.
Bugün başlayan 2025 Konferansı için hazırlanan 'çok kutupluluk' (multipolarization) başlıklı rapor, küresel sistemi derinden etkileyen meseleleri etkileme kabiliyeti olan belirli sayıda aktöre doğru bir 'güç kayması' yaşandığı gerçeğinin altını çiziyor. Bu ülkelerden birisi de, Avrasya'nın 'oyun kurucu' ülkesi olarak Türkiye. Dünya ekonomisi ve küresel ticarette 'güvenilir liman' ülke konumu her daim perçinlenen Türkiye'nin önde gelen ekonomiler nezdinde 'müttefiklik' algısının güçleniyor olması kadar doğal bir süreç olamaz. Rapor söz konusu 'çok kutupluluk' tanımının sadece maddi gücün dağılmasıyla sınırlı kalmadığını; aynı zamanda dünyanın ideolojik olarak da daha fazla kutuplaşmasıyla kendini gösterdiğine işaret ediyor. Bu tablo, iki yaklaşımı öne çıkarıyor. İyimser yaklaşım, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında kalıcı çözüme yönelik işbirliği baskısını arttırdığı görüşü. Atlantik İttifakı'nın lideri Wasihngton'ın daha yapıcı bir yaklaşıma yönelmesi olasılığı.
Kötümser yaklaşım ise, çok kutuplaşmanın düzensizlik ve çatışma riskini artırdığına ve çözüm odaklı, etkili iş birliğini zayıflattığına işaret ediyor. Raporda, aynı zamanda önde gelen ülkeler nezdinde hesaplanan Münih Güvenlik Endeksi 2025 sonuçları da paylaşılmakta. Buna göre, G7 ülkeleri kamuoyu çok kutuplu bir dünya konusunda genel manada, bilinçli olarak Rusya dışarıda tutulmuş olarak, BICS ülkelerinin kamuoyuna göre daha az iyimserler. Demek ki, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı E7 ülkeleri ve bu ülkelerin bir kısmının oluşturduğu BICS grubu G7 ülkelerinin kamuoyuna göre daha 'özgüven'e sahip. Rapor, Trump'ın bir kez daha başkan olması ile birlikte, son 35 yıldır ABD'nin dış politika anlayışına hâkim olan 'liberal uluslararasıcılık' anlayışının da sona erdiğine işaret ediyor. Bakalım Avrupa, yeni 'ABD' ile nasıl başa çıkacak?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.