Siviller mi yoksa askerler mi
Dünkü yazımda TSK'daki 3 parçalı siyasal yapı tablosunu aktarmıştım. Mevcut askeri-politik grupların fotosunu çekmiştim.
Alt rütbelerde Fetullahçılar ve tüm kademelere dağılmış kendine Atatürkçü, karşıdakine Perinçekçi ya da Türkeşçi diyen iki ayrı kanat.
2017 Türkiye'sinin ordusundaki vaziyet budur.
Bir ülke düşünün yüzde 50 oy alan bir iktidar partisi var ve o ülkenin subayları arasında bu partiye sempati yüzde 1 bile değil. Üstelik o orduda güçlü bir vesayetçilik, darbecilik, cuntacılık geleneği var. O ülkede bahsi geçen partiye destek zayıflarsa, siyasi istikrar bozulursa ve yürütme organı güçsüz düşerse ne olur?
Elbette askeri vesayet bir şekilde yeniden iktidara ortak olur ya da becerebilirse idareyi ele alır.
Hiç şüpheniz olmasın ki bürokrasinin ve yargının önemli kısmı da askerlerin kuyruğuna takılır.
Ki bu üçüncü seçenek de askeri vesayet altında sivil yönetim demektir. İsterse yine AK Parti yönetsin fark etmez. Yine askerle koalisyon yapmış bir idare olacaktır.
Hiç kendimizi ve halkı kandırmayalım.
Propaganda sofistikasyonlarıyla bu gerçeği örtmeye çalışıyoruz. Benim sık kullandığım "demokratlar mı vesayetçiler mi kazanacak" denklemi bile aslında sofistikasyondur. Soru hâlâ kadim Türk sorusudur, nettir, basittir. Siviller mi yoksa askerler mi yönetecek? Bu kadar yalındır durum.
Askeri vesayetin bittiğine dair geçmişte hepimizin yazdıkları ne büyük aymazlık ve hatta gerzeklikmiş.
Hele şu anki politik koşullarda tek bir bileşen değişse ordu kamuoyu yeniden en güçlü bileşen haline bile gelebilir. O bileşeni şimdilik yazmak istemiyorum. İşte 16 Nisan bu sebeple hayati önemdedir. O sebeple 15 Temmuz'a direnişin devamı 16 Nisan'dır. Eğer bu sistem kılpayı geçmezse ya da kılpayı geçerse işte o zaman ortalık karışır. Yukarıda bahsettiğim üçüncü yönetim modelinde taraflar uzlaşmak zorunda kalabilir ya da çatışma doğar. Türkiye'yi özgürlük ve demokrasi adına şu anki durumdan çok daha kötü günler bekler.
Şimdi eminim ki bana binlerce mail gelecek, eğer kötü skor gelirse ilk olarak ordu kamuoyunca kellesi hedeflenen bu isimler niye 'evet'i desteklemiyor hatta bazıları 'hayır' çıkmasını ülke için daha olumlu görüyor? Analizini şu an yapmıyorum.
Ciddi bir körlük ve akrep yanılgısı durumu AK Parti'nin bazı aktörlerinde ve kimi aydınlarda maalesef var. Böyle bir dönemde AK Parti içi fraksiyon kavgası vermenin kendisi zaten herkes için büyük körlüktür. 16 Nisan'da en az 55-45 gibi güçlü bir 'evet'in gelmesi bütün bu ihtimalleri şu an için ortadan kaldıracaktır. Ortam durulacaktır.
Ordu ve devlet içindeki kıpırdanmalar sönecektir.
Daha özgüvenli ve ferahlamış bir Türkiye olacaktır. Aksi halde manzara fenadır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.