
Siz de böyle yaparsanız ama!
Tamam, fevriliğimiz, coşkumuz, nadiren zamanında yetişmemize yaramayan telaşımız yaşadığımız coğrafyanın meyveleri olmalı.
Ancak, toplu halde çok sevmeye ya da nefret etmeye yatkınlığımızdaki şahsi rolümüzü, bireysel katkılarımızı da inkâr edemeyiz sanırım. Tabii ki değerli psikiyatrlarımızın da katkılarıyla...
Mevzu, sosyal medyanın haber paylaşım tekelini kırdığı ve kontrolsüz enformasyon akışını hızlandırdığı bu ortamda daha da önemli hale geldi.
Çünkü eskiden olduğu gibi ağız şapırtılarımız artık dar bir çevrede değil, tüm ülkede yankılanıyor.
Yani artık sağlığını kaybetmiş tek bir akıl bile yetiyor, tüm memleketin bunalıma girmesi için...
Başlıyoruz önünü, arkasını, bağlamını, nerde ne zaman gerçekleştiğini bilmediğimiz "anlıkların" üzerine bilinçaltımızda ne kadar karanlık şey varsa fırlatmaya. Klavye başında adalet dağıtırken atıştırdığımız patlamış mısırlar da dahil. Ve sanki başına aslında ne geldiğini ancak yıllar geçince idrak eden canlılar değilmişiz gibi, kendimizden emin şekilde!
Yapın tabii işe yaradığını düşünüyorsanız. Size en klişesinden didaktik ekran yüzü ukalalıkları yapacak halim yok.
Hem, başkalarına "kötüsün" diye bağırıp kendimizi iyi hissetmiş, kendimize ya da başka birine mesajımızı da iletmişiz şu koca evrende, çok mu?
Ancak bilin ki sağ duyusuna güvendiğimiz dağlar sizden başkası değil. Bizler linç tezahüratını abarttıkça, siyaseti, medyası da basıyor gaza.
Popülist siyasetçisi bakıyor ki burada "hassasiyet=oy" var. Gidiyor Küçükçekmece tacize uğrayan 5 yaşındaki çocukla birlikte poz veriyor; mağduru afişe edip bir yara da o açıyor.
Sonuçta da kötülüğün üzerine doğru "kuşkusuz" iyi niyetlerle yürürken hep çıkmaz sokakta buluyoruz kendimizi.
Tam sıkışmıştık ki, "Ne zaman adam oluruz" köşesiyle tanıdığımız, adamlığın manifestosunu yazan, adam adama, adamın dibi Fatih Altaylı'dan bu sorunumuza dair bir öneri geldi.
Fatih Bey, havaalanındaki çalışana "temassız" saldıran kadın için "Bir daha uçağa almayın bunu" diyordu dün.
Yerinde bir öneri. Meraklısı için yurt dışında falan da örnekleri var.
Ancak kafama bir şey takıldı.
Bu mantık çerçevesinde birkaç ay önce karşısındaki el pençe divan trafik polisine hakaret ederken görüntülenen Fatih Bey'in trafikten men edilmesi de gündeme gelebilir mi?
Yanlış anlaşılmasın, böyle bir talebim olduğu için değil, teknik olarak soruyorum.
Öyle ya hangimiz yer trafiğinin hava trafiği kadar önemli olmadığını söyleyebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.