Adeta soykırım!
Dün Cumhuriyet gazetesi "Gazetecilere büyük fişleme" manşetiyle çıktı.
Gazete haberinde, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) isimli kuruluşun Türkiye'deki yabancı basın kuruluşlarıyla ilgili hazırladığı bir raporu konu etmişti.
Raporun tartışılan bölümlerini kaba hatlarıyla inceledim.
İçinde Alman, Fransız, Suudi, Rus ve ABD sermayesiyle finanse edilen kimi internet sitelerinin politik tutumlarına dair tespitler var.
Ayrıca bu kuruluşlarda çalışan gazetecilerle ilgili tamamen açık kaynaklara dayanan biyografiler.
Şu gazetede çalıştı, öne çıkan, tartışılan haberleri, tespitleri şunlardı vs.
"Uluslararası medya kuruluşlarının Türkiye'deki faaliyetleri uzun süredir kamuoyunda tartışılıyordu. Tartışmaların odak noktası bu kuruluşların tek sesli bir yayın çizgisine sahip olduklarıydı. Buna karşın uluslararası medya kuruluşları ise çok sesli ve objektif bir yayıncılık yaptıklarını öne sürüyordu.
SETA olarak retorik düzeyde ilerleyen bu tartışmaya somut bir katkıda bulunmak istedik. Rapor bu çabanın bir ürünü. Bu raporda uluslararası medya kuruluşlarının kritik olayları haberleştirirken ürettikleri siyasi pozisyonlar incelendi. İlave olarak bu kuruluşlarda çalışan gazetecilerin sosyal ağ analizi yapıldı.
Çalışma tamamen açık kaynaklarda yer alan verilerle yapılmıştır.
Herkesin ulaşabileceği haberler ve sosyal medya paylaşımlarını içermektedir.
Özellikle muhalif gazetecilere odaklanan bir çalışma değildir. Gazetecilerin siyasi pozisyonu olması da bunların tespiti de meşrudur. Bu kuruluşların bazılarının Türkiye ofisinde çalışanlarının belirgin siyasi pozisyonlarının olması çalışmamızın değil adı geçen kuruluşların tercihidir."
Konunun, bazı yabancı basın kuruluşlarının seçimler öncesi temel gazetecilik reflekslerini ve ticari kaygılarını bir kenara koyarak "güç birliğine" soyunduğu, siyasi partiler gibi ortak "platform" oluşturduğu Türkiye'de gündem olması da normal.
Söz konusu raporla ilgili SETA'ya yapacağım tek eleştiri ise gazetecilerin siyasi pozisyonlara dair analizlerinde, "şu şunu retweet ediyor" türünden örneklere başvurmaları. Zira bu değersiz örnekler raporun ciddiyetine zarar vermiş.
Raporu "Tarihe geçecek kara bir leke" türünden manşetlerle karşılayan ve ne zaman "Soykırım" diyeceklerini merak ettiğimiz BBC Türkçe ve türevlerine tavsiyem de dönüp aynaya, arşivlerine bakmalarını...
Mesela 14 Ekim 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesine. Bugün tartıştıkları kategorizasyonları çok çok aşan, SETA'nın raporundakiyle kıyaslanmayacak sığlıkta, trol kaynaklı şemalar ve listeler hemen önlerine düşecektir.
Ne diyeyim...
O zaman da hallerine, yaptıklarına, söylediklerine gülüyordum, şimdi de.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.