Anayasa ve piyasa hesapları
Bugün, "Anayasa Günü." Anayasa değişikliği etrafında, yeni siyasi ve ekonomik paradigma tüm yönleriyle tartışılacak. Tartışmanın TBMM'deki aktörleri kadar - AK Parti, CHP, MHP, BDP, DSP ve bağımsız milletvekilleri- Meclis dışındaki aktörleri de -Cumhurbaşkanı, yargı, iş dünyası- belirleyici rolde olacak.
TOBB camiası, anayasa üzerinde nabız tutarken beklenmedik şekilde "emek sömürüsü" eleştirisiyle yüzleşmiş ve adeta savunmaya çekilmiştir. Kafa karışıklığının gerisinde ekonomisiyaset ilişkisi vardır. Anayasa tartışmalarının ekonomiyle ilgili öncelikleri unutturması, hatta erken seçimi tetiklemesi endişesi hakimdir. Ancak, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun söylemi, yeni anayasa olmadan, ekonominin sıçrama yapamayacağına işaret etmektedir. Hisarcıklıoğlu, şu tezi savunmaktadır:
"Sistemin işlemesi için yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Niçin yeni anayasa? Çünkü, dünyada iş yapma biçimi 1990'larda değişti. 1982 Anayasası'ndaki kalkınma anlayışı kamu-özel sektör modeline dayanıyordu. 1990'lardan sonra, 'kalkınma, zenginleşme özel sektör eliyle olur' ilkesi yerleşti. Biz koşmak istiyoruz. Anayasa yeniden ele alınmadan yapısal reformları gerçekleştirmek mümkün değil. Örneğin, kamu yönetimi reformunu, yeni anayasa olmadan yapabilir misiniz? Hayır. Bu haliyle sistemin çivisi çıkmış. Yeniden inşası lazım."
Tabii, TOBB'un 2007 yılı hatırlatması da manidardır...
"Türkiye, 2007'den itibaren ivme kaybetti. Niye? Çünkü kendi içimizde kavga ettik. Herkes birbirini 'öteki' gördü. İşin bereketi 2007'de kaçtı. Türkiye, 2002-2007 döneminde hem ekonomide hem de istihdamda büyük gelişme sağladı. Neden? Çünkü huzur, istikrar ve reform süreci vardı. Hükümet ile iş dünyası arasında diyalog mekanizmaları, sağlıklı işletiliyordu! Huzur ve istikrar olmadan üretim, üretim olmadan ticaret, ticaret olmadan zenginlik olmaz. Ne olur içerideki kavgaya odaklanmayalım,
dışarıya bakalım. Moralimizi bozmayalım!"
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.