Sınır ucu sinir ucu
Nihayet eteklerdeki taşlar dökülüyor. Kürt aktörler veya çözüm adına rol üstlenenler, bırakın tahammül etmeyi, duyulması bile zor gelen talep ve önerilerle kamuoyunu sarsıyor. Haliyle, "Ne oluyor?" sorusunu soran sağduyulu vatandaşın sayısı artıyor. "İpin ucu kaçıyor!" kaygısı ise bulaşıcı etki ile yayılıyor.
Daha da önemlisi, homojen gibi gözüken siyasal Kürt hareketinin içinden çatlak sesler duyuluyor, pozisyon alma çabasındaki isimler adına verilen beyanatlar birbirini tekzip ediyor. Her şeye rağmen, planlı ve bir amaç doğrultusundaki kampanya ise ivme kazanıyor.
***
***
İmralı'da aylar öncesinde kurgulanan senaryonun güncel versiyonunu, demokratik hak mücadelesi olarak mı yorumlayacağız, yoksa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan milyonların sabrını test etme girişimi olarak mı okuyacağız? "Ayrılmak istemiyoruz" söylemine itibar etmek isterken, "ayrışmak için elinden geleni yapanlara" kayıtsız mı kalacağız? Demokratik özerklik adı altında, Türkiye'de etnik temelde bölünmeye kadar varacak kurtarılmış bölge oluşturma girişimini "meşru mu göreceğiz?" yoksa "bazı çevrelerin çözüm diye sunduğu reçetenin uygulanamaz olduğunu mu anlatacağız?" Devletin zirvesinin ve geniş "halk yığınlarının duyarlılığının dozunu ölçmeye çalışıp, sonra geri adım atanları ciddiye mi alacağız?" yoksa farklılıkları zenginlik kabul edip, "kendini ifade etmek isteyen ama gürültü yapamayan sessiz milyonların sesine mi kulak vereceğiz?"
***
Bu yüzden Genelkurmay'ı, CHP'yi, MHP'yi "Ne dediler, ne diyecekler acaba?" diye bekleyenlerin, zaten üretilmiş olan barış içinde bir arada yaşama formülünü görmezden gelmemesi gerekiyor.
"Üniter devlet yapısına bağlı ama o yapının hatalarını sorgulayıp ders çıkaran, ana dilini öğrenme ve yaşatma hakkına saygı duyup ortam sağlayan, ötekileşmek için çaba harcayanlara prim vermeyen, seçim barajını düşürüp makul temsile fırsat tanıyan ve Meclis çatısı altında tesis edilecek mutabakatla her türlü soruna çözüm arayan anlayış!"
***
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.