Üç pencereden CHP
Önceki gün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni yıl vesilesiyle basın mensuplarına verdiği resepsiyondaydım. Gazeteciler Cemiyeti'nin salonu, "CHP bir an önce iktidara gelse" arzusunu yansıtan meslektaşlarla, "Acaba Kılıçdaroğlu, genel seçimde CHP'ye oy patlaması yaptırabilir mi?" merakına yanıt arayan meslektaşlar arasında bölünmüştü.
Kemal Bey'in vitrine taşıdığı isimlerle sohbetim, ana muhalefet partisinin üç kritik konuda izleyeceği yol haritasının ipuçlarını verdi. CHP yöneticileri, "Kürt sorunu, türban sorunu ve sosyal politika" başlıklarının sandığa doğrudan etki edeceğini kabul etmekle birlikte bu konularda AK Parti'nin önceliklerine göre siyaset yapıyor görüntüsü vermeyeceklerini anlattı. Hal böyle olunca CHP, bir ara cesurca gündeme getirdiği konularda "düşük profilli" ama "halkçı" söylemle bezenen bir yol haritası takip edecek gibi...
Örneğin "türban meselesi." Görünür gelecekte CHP'den açılım beklemek gerçekçi olmayacak.
Zira parti kurmayları sanki YÖK'ün fiilen geliştirdiği çözümü benimsemiş görünüyor, "Üniversitelere türbanla girilebildiğine göre, mesele kapanmıştır" noktasında duruyorlar. Bu konuda iddialı bir reçete hazırlamayı artık gerekli bulmuyorlar.
Kürt sorununa gelince...
CHP'nin, Haziran 2011'e kadar kamuoyunun karşısına, 1989'dakine benzer bir "Kürt Raporu" ile çıkmayacağı anlaşılıyor. Kürt sorununun, bir rapora indirgenmesi artık taraftar toplamıyor. "Kürt veya Alevi demek, etnik veya dini temelde bölünme içeriyor" yaklaşımı, partinin hâkim görüşü haline dönüşüyor. Etnik kimliklere saygılı, yerel yönetimlere yetki devrine sıcak bakan ama Batı'daki vatandaşların da içine sindireceği bir "toplumsal uzlaşma" umudu, şimdilik yeni CHP'nin son sınırı olarak çiziliyor. BDP ile ittifaka kapı aralanmıyor.
Ve bamteli. Sosyal yardım alanı. CHP'nin, ekonomiyi bilen isimleri bu konuda kafa yoruyor. Önce şunu kabul ediyorlar:
"Şartlı nakit transferi, doğrudan gelir desteği ve özürlülere evde bakım harcamaları AK Parti tarafından kurumsallaştırıldı. Bu konuda başarılı da oldular. Oysa bu sistemlerin altyapısı 2001 krizinden sonra kurgulanmıştı. AK Parti'nin sahip çıktığı o modeli kurgulayan kadrolar artık CHP'de. CHP sadece teorik vaatlerde bulunmaz, sistem kurar ve işletir!"
Bu iddiaya karşın CHP'nin hesap kitap bilenleri, "Vaatlerimizin her birinin kaynağını somut olarak göstermek zorundayız. İş dünyası da iç ve dış piyasa aktörleri de buna bakıyor" demeyi ihmal etmiyor.
Öyle büyük kaynaklar da sunmuyorlar. AK Parti hükümetleri döneminde zaten yapılan sosyal harcamaları bir havuzda toplayıp, kaynağın kullanım biçimini ve önceliklerini değiştirmeyi öngören bir modeli esas alıyorlar. Bunun halka anlatılmasında ise sosyal güvenliğe hâkim kimliği ile genel başkanlarına güveniyorlar. Lakin CHP uzun yıllar boyunca, yapılanı eleştirip, yapılacağı gösteremediği için partili aktörlerin icraatçı kültürü geri kazanmaları ve halka buluşturmaları zor olacak. Mucize gerçekleşirse hem Türk siyasetinde denge tesis edilecek hem de zinde güçler asli işine bakacak!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.