Yürekle beynin mücadelesi
Öyle bir an ki... Yüreğiniz ayrı söylüyor, beyniniz ayrı. Aslında her şeyi biliyorsunuz. 5 şehit polisin acısını yaşayamadan 24 Mehmetçiğin şehit edildiği haberi geldiğinde, "Yüreğinizle beyniniz arasındaki mücadele" kızışıyor. Tıpkı dün devletin zirvesinde olduğu gibi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, pek de alışık olmadığımız bir tonda konuşuyor. "İntikam diyor, savaş diyor, misli ile karşılık verilecek" diyor. O Cumhurbaşkanı ki daha Dışişleri Bakanı iken grubunun tepkisine rağmen eski DEP'li vekilleri Konut'ta misafir etmişti. 2009 baharında demokratik açılımı cesaretlendirmiş, en karamsar günlerde Kürt siyasetinin akil adamlarını Çankaya Köşkü'ne davet ederek barış için inisiyatif almalarını istemişti. Cumhurbaşkanı, daha iki gün önce Hakkâri'de kucakladığı, elinden çay içtiği Mehmetçiklerin şehit edildiğini öğrenince yüreğine düşen ateşin acısı ile konuştu. Aslında, sessiz yığınların hislerine tercüman oldu.
Başbakan Tayyip Erdoğan ise ilk kez bir terör zirvesinden sonra medyanın karşısına geçtiğinde, bağrına taş basarak "devlet aklı" ile mesajlar verdi. 12 Haziran 2011 seçiminden bu yana Başbakanlık'ta eskisi kadar görünmeyen iki isim yine yanında idi. Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan ve Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı'nın kalemi Başbakan'ın açıklamasına yansımıştı.
Erdoğan'ın üslubu, teröre içeride ve dışarıda yardım-yataklık edenlerin "anlayacağı dildendi". Sağduyulu vatandaş açısından "yatıştırıcı" idi. Zaten önemli olan da bu değil mi? Devletin elinden geleni yaptığını, her şeyi göze aldığını milletin bilmesi...
Kaldı ki toplumda yaratılacak infial dalgasına kapılmak, insan hakları ve demokrasiden taviz vermek, sadece terör örgütünün arka bahçesini tahkim etmesine yarıyor. İşte bu yüzden "İnadına demokrasi, inadına barış, inadına yeni anayasa" demek gerekiyor.
Yürekleri dağlayan dünkü kanlı senaryonun perde gerisine inildiğinde, yığınla soru zihnimizi kemiriyor.
Tabii zor da olsa yüzleşmemiz gereken gerçekler de var...
Ve son noktalar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.