Sorulu ve sorunlu eğitim!
Galiba "yasa yapma tekniğini" gözden geçirmemizin zamanı geldi. Özellikle "temel yasaların" ekinde, taslak niteliğinde de olsa "ikincil düzenlemelerin" bulunması gerekli. Yasa koyucunun genel hükümler kadar, uygulamanın nasıl tasarlanacağını da bilmeye hakkı var. Nitekim 4+4+4 esasına göre, 12 yıllık kesintili ama zorunlu eğitim öngören yasa teklifinin en can alıcı yanları henüz ortada yok. Oysa kitleleri tedirgin eden hususlar oralarda gizli.
Yönetmeliklere, Talim Terbiye Kurulu kararlarına bırakılan gri noktalar netleşmedikçe, tartışmalar hız kesmeyecek gibi. CHP'nin, makul bir iki uyarısı dışındaki katı ideolojik duruşunun kamuoyunda güçlü karşılık bulduğunu söylemek güç. Peki, veliler tedirgin değil mi? Evet tedirgin. Lakin bu kaygılar, post-modern darbe döneminde yerleştirilen "imam hatip sendromundan" kaynaklanmıyor. İmam hatiplerin orta kısmının açılacak olması, müzmin muhaliflerin, sözde rejim bekçilerinin, elitist çevrelerin genetik şifrelerindeki öcü refleksini tetiklemiş olabilir. Buna karşın her gün bize ulaşan soruların hedefi daha çok "eğitimin kalitesi, program seçimlerinin nasıl yapılacağı, sınavların ne olacağı" ile ilgili. Bir başka ifadeyle veliler, "butik okul" peşindeler. 15 yıl öncesindeki haliyle imam hatip isteyenlere de pek rastlanmıyor. O gruplar dahi ağırlıklı olarak din bilgisinin de verildiği kolej ayarında okul arayışındalar.
Bugün gelinen aşamada Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in açıklamaları belirsizliği gidermediği gibi henüz kaygıları da ortadan kaldıramadı! Cevabı tatmin edici olmayan o kadar çok soru birikti ki. Örnek mi istersiniz...
Maalesef bu ve benzer soruların yanıtları, bakanlıktaki bürokratların kafasında bile henüz olgunlaşmış değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.