İktidar muhalefet bağı kopuyor
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kırgızistan ve Moğolistan'ı kapsayan gezisinin ilk durağı Bişkek'teyiz. 5.6 milyon nüfus, kişi başına 1.200 dolar milli gelir. Rusya- Çin- İran markajında bir ülke.
Ve bu coğrafyanın pek çok noktasında olduğu gibi Kırgızlar da umutlu bakışlarını Türkiye'ye çevirmiş durumda. Prangalarından kurtulmuş, demokrasisi ve ekonomisi ile sınıf atlamış bir Türkiye'nin, Balkanlar- Kafkaslar- Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da tüm dengeleri etkileyeceği öylesine açık ki... Eğer terörü sonlandırabilirse Türkiye, barışçıl yollarla meselesini çözme başarısını göstermiş bölgesindeki ilk örnek olacak. Üstelik bu deneyimini çevresine de yayabilecek.
Maalesef kasvetli. Görünen o ki, iktidarla muhalefet partileri arasındaki makas daha da açılacak. Örneğin, bu sıralar "Çözüm Süreci"ne muhalefetin de katılması toplumun yaygın beklentisi. Hatta ana muhalefet partisi yöneticilerinden dolaylı yollardan da olsa "Başbakan'ı genel merkezimize bekliyoruz" çağrıları da geldi. Buna karşın siyasi tablo iç açıcı değil.
Başbakan dedi ki... "CHP yöneticilerine inanmıyorum. Verdikleri hiçbir sözü tutmadılar!"
Sadece bu kadarla da kalmadı...
"Genel merkezimiz bombalandı. 'Senaryo' deyip olayı sulandırmak istediler" tepkisini gösterdi.
Çok daha mühimi şu sözlerdi: "Önceden birimizin ölüsü olunca birbirimizi arardık. Şimdi bu hukuku da ortadan kaldırdılar!"
Siyasi iletişimin pamuk ipliğine bağlı olması bir yana; Başbakan çözüm sürecine Karadeniz ve Ege'deki desteğin düşük olmasını da CHP ve MHP faktörüne bağlıyor; 12 Eylül 2010 anayasa referandumundaki manzaranın tekrarlandığını düşünüyor.
Hal böyle iken... Başbakan'ın, yeni Anayasa için sürenin bittiğine ilişkin açıklaması ile CHP'li vekillerin Silivri'deki mahkemeyi baskı altına alma girişimleri karşısında "dokunulmazlıkları kaldırma" kartını açmasını alt alta topladığımızda siyasetin keskin bir viraja girdiğini söyleyebiliriz. Dileyelim, o virajda savrulma olmasın!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.