Siyaset mühendisliğinin gölgesinde ekonomi!
"Demokrasi, hukuk güvenliği, siyasi istikrar ve piyasa ekonomisi..."
Bu sihirli dörtlünün aynı anda olması ve at başı gitmesidir esas olan. Birisi aksadı mı veya diğerlerinden eksik kaldı mı sistem tıkanıyor demektir!
17 Aralık 2013'ten bu yana yaşadığımız gelişmelerin Türkiye'nin taşıyıcı dört sütununu temelden hedef aldığı açık bir gerçek değil mi?
Ortalığa dökülüp saçılan, soruşturmanın gizliğini, masumiyet karinesini alt üst eden kayıtlarla nasıl bir kutuplaştırma oyunu oynandığı görülmüyor mu? Bırakın kişileri, kurumların bile şizofrenik hal aldığı, ülkenin kişilik bölünmesine sürüklenmesi için her türlü şantaj yönteminin denendiği fark edilmiyor mu?
İddia edilen hususlar kuşkusuz soruşturulmalı. Ama o iddiaların sadece hukuki olduğu savunulabilir mi? Hukuki olmaktan çok siyasi olduğu reddedilebilir mi? Her türlü fikri farklılığın, ideolojik keskinliğin, zaman ayarlı planlar üzerinden hesap kesim zamanında mıyız? Yoksa milli iradeyi önceleyen, iç ve dış kurguları bozan bir duruş aşamasında mıyız? Kuşkusuz, milletin dediğine kulak vermek ve istikametine uymak zorundayız! Tabii ki daha fazla demokrasi, daha fazla şeffaflık da taleplerimiz arasında olmaya devam edecek!
Son 45 günde tanık olduklarımızın üstüne, ekonomideki ön faturayı da eklediğimizde özet bilanço şöyle:
Özetle... Türkiye sahnesindeki senaryo bellidir. 2001'deki şartları oluşturmak! Yani, "siyasete duyulan inancı sarsmak, ekonomideki güven ortamını zedelemek!"
Ve bunun için ana muhalefet başta olmak üzere diğer partilerde sanal iktidar heyecanı yaratıldığı anlaşılıyor. Oysa bugün iktidarı hedef alan operasyonun birkaç ay sonra o partilere de yöneleceği "siyaset mühendisliği" ile karşı karşıyayız!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.