Ekrem İmamoğlu... “Hayaller ve Gerçekler!”
Esasen doğal akışına bırakılsa daha iyiydi. Hakiki manada anlaşılması için fırsat verilmeliydi. Ama ilk günden kendisine öylesine misyon yüklendi ki... Hangi falsoyu verse mazur görüldü. Siyaseten ofsayta düştü, "devam" denildi. "Karşı mahalle eleştiriyor" diye hak ettiğinden fazla sahiplenildi. Zafer sarhoşu (!) taraftarları ise kara sevdaya düşmüş âşık misali, kusurlarını hiç görmek istemedi. Doğrusu ya... O da bu rolü benimsedi. Şahsi oyununu oynama, arkasındaki desteği politik ihtirasları için kullanma yolunu seçti. Ne zaman ki İstanbul'da belediyecilik adına bir başarı öyküsü yazmadan, direksiyonu Ankara'ya kırdı... İşte o andan itibaren, sert ve hızlı girdiği virajda fena savrulma yaşadı.
Peki, "Candaşları nezdinde kredisi tükendi mi?" Tabii ki "Hayır!" Lakin "psikolojik üstünlüğü kaybetti!" Şimdi, siyasi makyajını tazeleme, yakın çevresinden aldığı yumruklarla yara bere içindeki algısını düzeltme ve yeniden pazarlık masasına oturma çabasında!
***
Gel gör ki...
İletişim danışmanı başta olmak üzere, stratejik çalışma arkadaşları, "siyaseten rövanşizm ateşiyle" yanıp tutuştukları için Başkanın şişirilmiş egosunu, halka ilişkiler düzeyine yaklaştırmak yerine, siyasi hava yakalaması için bu balona gaz verdiler. Ve beklemedikleri bir yerden darbe aldılar. Gölgesini büyüttükleri ve arkasına gizlendikleri Başkanları, bizzat onların yüzünden CHP Genel Merkezi'nden, CHP üzerinden kurumsal muhalefetine zemin bulanlardan ve ideolojik kamplaşmadan beslenenlerden sağlı sollu yumruk alarak sarsıldı.
***
Asıl mesele bambaşka... Kısaca özetleyecek olursak...
Kanımca, İmamoğlu önce kendisini İstanbul'da belediye başkanlığı adaylığı için öneren çevrelere, hatta kişilere "özeleştirisini vermek" ardından İstanbul halkı ile "helâlleşmek" ve nihayet CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Dostlarımız" dediği, 6 benzemez ortağı ile kurduğu konsorsiyumdan vize almak durumunda.
Kaldı ki... Bu kadar hesabın aynı anda görülmesi de yetmez. Bir de tüm Türkiye'yi ikna edecek, dil, karakter, liderlik ortaya konmalı ki 55-56 milyon seçmen de tercihini yapabilsin.
Yani... İmamoğlu, çok bilinmeyenli denklemle savaşmak ve yabancı büyükelçilerden medet ummak yerine, İstanbul'daki denklemleri çözdükten 5 yıl sonrasına bakarsa belki...
NOT: Bu ülke, yaklaşık 18 yıl boyunca kanlı bir darbenin yıldönümünü "Hürriyet ve Anayasa Bayramı!" olarak kutladı! 14 Mayıs 1950'de başlayan demokrasi yürüyüşünün kesintiye uğratıldığı askeri müdahalenin kutsanması büyük bir çelişkiydi. Talihin ne garip cilvesidir ki bu yapay bayram ancak 1980 darbesiyle (!) yürürlükten kaldırıldı. Bugün, 14 Mayıs'ta tecelli eden milli iradenin 72. yılı... Demokrasi şehitleri Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ı rahmetle yâd ediyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.