At izi, it izi meselesi...

Bir organize suç örgütü ve elebaşına dönük soruşturmanın ana ekseninden saptırılarak getirildiği aşama Ankara'yı bir hayli hareketlendirdi. Özellikle FETÖvari yöntemlerin kullanıldığının ortaya çıkması, siyasetçi, sivil toplum temsilcisi ve gazetecilere dönük bir ağ kurulduğu iddiası ister istemez 17-25 Aralık 2013 emniyet ve yargı darbesini çağrıştırdı!
Konuyu bilen ve yakından takip eden uzman isimlerin değerlendirmeleri gün içinde çokça tartışıldı. Bu nedenle meselenin, siyasi zemine yansımasını ve devlet refleksini ele almak da gerekli hale geldi.
Öncelikle malûm hadiseyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın nasıl tasnif ettiğine bakalım. Sn. Cumhurbaşkanı AK Parti Grup Toplantısında, gündemdeki kumpası ve aparatlarını titiz bir sıralamaya tabi tuttu:
1- Kanunun dışına çıkan 2- Hata yapan 3- Kastı veya marazı (hastalıklı çalışma tarzı) olan...
Bu analiz biçimi son derece önemli.
Neden?
Çünkü at izi ile it izinin ayrıştırılması mutlak zorunluluk!
Niçin?
Çünkü Cumhurbaşkanında derin şüphe uyandırılması, çalışma ve dava arkadaşlarına soru işareti ile bakması, Cumhur İttifakı'nın bünyesine güvensizlik tohumu ekilmesi hayati sonuçlar doğurabilir.
Anlaşılan o ki... Sn. Cumhurbaşkanı soğukkanlı biçimde, farklı kanallardan gelen bilgileri, medyaya taşınan alternatif paylaşımları, resmi kaynakların aktarımlarını rafine ediyor. Olayı hukuk sınırları içinde tutarak kademe kademe neşter vurmayı düşünüyor.
Böyle durumlarda... Operasyonel olarak rol alanları kimlerin azmettirdiği, tayin ve terfilerinde kimlerin tercih veya referansının bulunduğu ayrı bir inceleme alanıdır!

***

AK Parti'nin ve MHP'nin gözetmesi gereken hususları ise özel olarak yorumlamak gerekiyor...
Her şeyden önce devletin, ekoller ya da aidiyetlerin rekabet alanına dönüştürülmesi riski dün olduğu gibi bugün de sürmekte. Dikkat!
Geçmişte veya halihazırda yetkili siyasi makamlarda bulunanlarla aynı dönemde görev yapmak, atama, terfi görmek AK Parti hükümetleri için siyasi isimlere dayalı ayrışmanın, hatta güç devşirmeye yönelik bilek güreşinin gerekçesi olmamalı, olamaz da!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne kadar özenli ve müteyakkız ise MHP ve Ülkü Ocakları etrafındaki kadroların da en az Devlet Bey kadar duyarlı olması büyük bir sorumluluk.
31 Mart Seçimlerini müteakiben Cumhur İttifakı'nın hedef alındığı, sarsılması için muhtelif yoklamalar yapıldığı bir sır değilken AK Parti ve MHP'nin diyaloğunun artırılması ve kripto unsurlara koz verilmemesi de bir ihtiyaç.

***

Biliyoruz ki... Bu devlete ve millete büyük bedeller ödeten FETÖ, iğrenç metotlarını adeta kötü bir miras gibi ardında bıraktı. Gizli tanıklarla düzmece ifade tutanağı düzenleme, uydurma delil, kapalı devre soruşturma, itibar suikastı, iftira... Az sayıda doğrunun yanına bolca yalan ekleyip, ana dosyayı sulandırıp, gizli ya da ertelenmiş hesabı görme!
Ve son nokta...
Seçim neticeleri ile birlikte... Karnından konuşan, eleştiri sınırlarını aşacak şekilde Cumhurbaşkanına fatura kesmeye çalışan, veliahdını (!) belirlemesi gerektiğini ileri sürecek kadar cüretkâr davranan, karanlık ve gölge alanda söylem üreten tipler türedi! Bugünden 2028 planlamasına soyunanlar... Cumhurbaşkanı Erdoğan son sözünü söylemeden, millet de Erdoğan için son kararını vermeden, ne yapsanız nafile!