
Bürokratik oligarşinin anatomisi!
Bürokrasi konusuna bir girdik, pir girdik… Belli ki mesele, birden fazla yazıyı hak ediyor. Hele ki Ankara'da iseniz… Bürokrasiyi yakından gözlemleme fırsatınız varsa… Buna bir de yılların birikimini ekleyince, söyleyecek epeyce sözünüz oluyor.
Türkiye'nin bürokrasi ile mücadelesi yılların sorunu. Hemen her hükümet döneminde bürokrasiyi azaltma, devleti etkin işletme, devlet-vatandaş ilişkilerinde ihtilafları en aza indirme gayretleri oldu. Peki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı, AK Parti Hükümetlerini ayıran özelliği ne idi? Hem bürokratik vesayetle mücadele hem de aynı anda bürokratik oligarşiyi geriletme iddiası. Her iki alanda mesafe kat edildiği bir gerçek ise de halktan gelen yakınmaların yoğunluğu, ikinci kademe reformların zaruretini belirgin şekilde teyit ediyor.
***
İyi de neden böyle oluyor?
Öyle ya bugünkü bürokratların ağırlıklı bölümü farklı tarihlerde olsa da son 22 yılda iş başına geldiler. Onlar dahi, eski zihniyetin uygulamalarını devam ettiriyor olabilir mi? Aslında, bürokratlar hangi görüşten olursa olsun belli refleksler sergiliyorlar. Nedir onlar? Sorumluluktan kaçınma, top dolaştırma, mutlaka bir üst makamdan veya bakandan onay alma, işi bir diğer kuruma yıkma… Olmadı, hemen her konuda yasa çıkarılmasını teşvik etme ve kendini garantiye alma… Bu arada vatandaşın dosyası beklemiş, işletmeler zarara uğramış… Çoğu zaman öncelikli dertler arasında değildir. Nereye kadar? Ola ki konu CİMER üzerinden Külliye'ye, teşkilatlar üzerinden Genel Merkez'e ulaşana kadar. Tabi o arada… İş, giderek karmaşıklaşmamış, daha açıkçası kör düğüme dönüştürülmemiş ise… İşin, içinden çıkılamaz hale getirilmesi, bir kurumda çözülen işin bir diğerinde takılması, yeniden dert anlatılacak yetkili ismin bulunmasının zorluğu güncel yakınmaların özetidir.
Bir noktada bürokratların da hakkını yememek lazım. Zira bizim vatandaşımız sadece kendi işinin halledilmesine odaklanır, "idare et abi" mantığı ile iş görmeyi iyi bilir. Genelde çetrefilli işlerinin, en yukarıdan çözüleceğine inanır. O yüzden silsileyi izlemek yerine, en tepeden netice almaya çalışır. Konu ne kadar yukarı çıkarsa çıksın, geleceği yer yine bürokrasidir. Bizim bürokratlar da, baypas edilmeyi içine sindiremez. İşin niteliğine ve kimden geldiğine bakarak ya zoraki iş yapar ya da bilinçaltındaki rövanşizm duygusu ile işe bir yerden kulp takar. Bu arada devreye girmeye hevesli simsarlardan bahsetmeye sanırım gerek bile yok!
***
Aşağıdan yukarıya açık iletişim kanalları kurulmadan, liyakat gözetilmeden, denetim, hesap verebilirlik geliştirilmeden, etki analizi yapılmadan, performans ölçülmeden, idari kararların gerekçesi açıklanmadan bürokratik oligarşiye "dur demek" neredeyse olanaksızdır!
Özet… Reform, reform, reform!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.