
‘İyimser, ümitvar, itidalli...’
Siyasi parti adını taşısa da PKK terör örgütünün kendini feshetmesi ve silah bırakma kararını açıklaması tarihi bir olay. Bu muazzam gelişmeyi içselleştirmek yerine, muhtelif itirazlar sıralayanları ve maksatlarını iyi analiz etmek gerekiyor. Bunların arasında makul kaygı beyan edenler olduğu gibi zamanın ruhu kategorik karşı çıkışı güçleştirdiği için taktik gerekçeler ileri sürenlere de rastlanıyor. Üstelik bunu güya masumane görünüm altında ama milletin sinir uçlarına basarak yapıyorlar. Oysa karşımızda... TSK, emniyet, istihbarat ve güvenlik korucularının kesintisiz sergiledikleri kahramanlıkları sayesinde bölücü emellerine ulaşamadığını kabul eden kanlı bir örgüt duruyor/ du. Yıllar içinde farklı evrelerden geçen, söylem ve hedeflerini revize eden PKK, 12 Mayıs 2025'te adeta ötanazi yaparken sözde tabanına mesaj vermeyi de denedi. "1924 Anayasası" dedi. "Lozan'a dil uzat uzattı!", "İki kurucu halk" klişesini sürdürdü.
Milletin zihnini bulandırmak isteyenlerin tümüne, kamuoyunun vicdanına seslenen kritik beyanlarla cevap vermek -şimdilik- en uygun olanı...
"Terör sorununun; ortak akıl, ortak vicdan, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' temelinde nihayete erme yoluna girmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz!"
... "Örgüt kendi üzerine düşenleri yerine getirdiğinde, kalan hususları konuşmak, görüşmek, ilerletmek siyasetin işi haline gelecektir. Herkesi; uçup kaçmadan, sağduyuyu bırakmadan, 'iyimser, ümitvar ama itidalli' şekilde gelişmeleri takibe davet ediyoruz."
"Devletimizin nitelikleri" ve "milletimizin değerleri" konusunda hiçbir tartışma yoktur. Bu değerleri zedeleyecek hiçbir adım söz konusu değildir, olamaz!
"... ayrı ulus devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
... devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın. Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir!"
***
Bu aşamada, terör örgütünün silahtan arındırılması Terörsüz Türkiye ideali açısından "hayati gösterge" niteliğinde. Burada "silah bırakma" gibi muğlak söylemden değil, "silahların tesliminden" bahsedildiği çok açık. Terör örgütünün; Türkiye-Irak-Suriye-İran sahasında silahsızlandırılması ve eş anlı olarak silah-mühimmat depolarının yerini göstermesi gerekecek. Örgüt, Kandil'deki merkezden yönetilse de yayıldığı coğrafyaya göre değişiklikler içeren kadrolar tarafından sevk ve idare edilmekte. Haliyle silah tesliminin, ülkelerin özgün şartlarına göre ama en geç sonbahara kadar sonuçlandırılması, TBMM'nin devreye girmesinin de önünü açacak. Siyasetin tüm kanatlarıyla ve tam kapasiteyle meseleye el atması ise milletimizin hassasiyetleri ışığında kararların alınmasını sağlayacak.
Özetle...
Terörsüz Türkiye ile birlikte illegal maddi gücünü kaybedeceğini gören veya meşru siyaset üretme problemi yaşayacağını bilen aktörlerin yanı sıra örgütü maşa olarak kullanan bölgesel ve küresel odakların sinsi faaliyetlerine karşı uyanık ve dirençli olmak zorundayız. Sonrası mı? İmralı'nın infaz koşullarından Selahattin Demirtaş'a kadar uzanan yelpazedeki beklentilerle toplumun gerçekleri arasında denge ne zaman ve ne kadar kurulursa o zaman ve o kadar ilerleme mümkün olacak!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.