
Ekonomiye dair... “Stok sorun, cari durum, gelecek hedefi”
İç ve dış gelişmelerin yoğunluğu, bizleri ana gündemimizden asla uzaklaştırmamalı. "Ekonomi!" Ekonomi deyince farklı çıkar gruplarının beklenti ve ihtiyaçlarının anlık olarak yönetilmesi yanında kalıcı ve sürdürülebilir büyüme, katma değerli rekabetçi üretim, istihdam artışı ve gelir dağılımında iyileşmeden de söz ediyoruz.
Bugün ülkemizde oldukça hassas çizgide ilerleyen ama klasik ezberler içinde kalan bir program uygulanıyor. Reçete, isabetli biçimde kalıcı fiyat istikrarına odaklanıyor. Bu nedenle toplumun değişik kesimlerine belirli bir süre sabretmeyi veya soğukkanlı kalmayı (örtük mesajla) önermiş oluyor.
Lâkin...
Ekonomik programlar, belirli hedeflere varmayı vaat ederken hem geriden gelen stok sorunlardan hem güncel şartlardan hem de değişken küresel ortamdan bağımsız değiller. Tam da bu nedenle ekonomik doğrultu korunurken ince ayarlar yapılması da gerekliliktir. Ki Türkiye bu eşiğe gelmiş durumdadır.
Örneğin, enflasyonu ele alalım. Halen indiği seviye dikkate değer fedakârlıkların eseridir. Fakat rakamların güvenirliği üzerindeki olumsuz algı giderilmelidir. TÜİK yılladır sistematik operasyonların hedefindedir. Verilerin sıhhati üzerindeki gölgenin kaldırılması, bir iki toplantı veya paylaşımdan ibaret kalmamalıdır. Yeri geldiğinde teknisyenler, yeri geldiğinde sorumlu siyasetçiler TÜİK'in çalışma ve analiz yöntemlerini, tutarlığını anlatmalı, hatta bir dönem için "verilerin sağlamasını yapacak" mekanizma kurmayı da icraat ajandasına almalıdır. Veri olmadan isabetli karar alınamayacağı bir gerçektir. TÜİK, Türkiye'nin gören gözü, şartlara göre erken uyarı sisteminin ta kendisidir. Kurumsal itibarına yönelik hiçbir atak karşılıksız bırakılmamalıdır.
Meselenin bir de hayat pahalılığı veya geçim boyutu da söz konusudur. Enflasyon düşse de işin matematiği gereği fiyat artışı devam etmektedir. Hal böyle olduğu içindir ki hane halklarının gelir düzeyi ile kazançlarındaki örselenme genel yakınma başlığıdır. Programın özünü zedelemeyecek tarzda dar ve sabit gelirliler için alınabilecek düzeltme tedbirleri her zaman mümkündür. Bu amaçla "tasarruf paketi" güncellenmeli ve bu sayede bazı transfer harcamaları da gelir gruplarına göre kademelendirilerek mali iyileştirmelere alan açılmalıdır.
Ekonomide büyüme performansına karşın ivmesi yavaşlamaktadır. Krediye erişim kronik sorundur. Reel sektör için ardı ardına seçici finansal paketler açılmasında, tabldot uygulamalar yerine şeffaf şekilde süreli sektörel ve bölgesel destekler açıklanmasında fayda vardır.
KOBİ'lerin kayıt dışı kalan veya fiili durumu yansıtmayan bilançolarından kaynaklanan problemlerine neşter vurulmalı, küçük ve orta ölçekli şirketlerin vergi yükümlülüğü oranı ile yararlanacakları destek paketleri kurumsallaşmayı teşvik edecek araçlarla birlikte ele alınmalıdır.
Kredi Garanti Fonu, Kısa Çalışma Ödeneği gibi özellikli imkânlar, piyasadan gelen öncü sinyallere göre vakit geçirilmeden devreye alınmalıdır.
Vardiya azaltan, üretim bandı daraltan, tesis kapatan, işçi çıkaran işletmeler tek tek değerlendirilmeli, bilhassa yüksek teknoloji ile çalışan imalatçı ihracatçılar ile emek yoğun dışa açık firmalara butik çözümler önerilmelidir. Konkordato ilân şartları gözden geçirilmeli, eş anlı olarak firmalar arası birleşme ve devralmalar özendirilmelidir.
Bürokrasinin sadeleştirilmesi yine kritik alana dönüşmüştür. Bakanlık veya bürokrat bazlı yorum ve takdir yetkisi sınırlanmalı, işi zamana yayma, topu diğer kuruma atma alışkanlığı kırılmalı ayrıca, ticari davalara özgü ihtisas mahkemeleri ve süreye bağlı sonuç alma güvencesi pekiştirilmelidir.
Ve nihayet...
Sadece sanayiye özgü, sorun tespiti ve çözüm merkezli bir zirve düzenlenmeli, Türkiye'nin önde gelen sanayi odaları ile kıdemli iş insanları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la bir araya getirilmeli, eldivensiz konuşma ortamında moral takviyesi odaklı kararlar hayata geçirilmelidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.