Güneşe çıkmaya hazır mısınız?
En net enflamasyon örneklerinden biri güneş yanığıdır. Güneş yanığında, duş aldıktan birkaç saat sonra cildinizin gitgide daha da kızardığını hissedersiniz. Eğer gerçekten uzun süre güneşte kaldıysanız, tüm vücudunuz ısınır ve cildinize elinizle dahi dokunamazsınız. Ateşiniz çıkabilir ya da üşüyebilirsiniz. Güneşin ultraviyole radyasyonuna maruz kalmak, cilt altındaki hücresel savunma mekanizmalarının harekete geçmesini tetikler. UVB ışınları epidermisteki canlı hücrelere saldırır. UVA ışınları daha uzundur ve daha derine nüfuz ederek, damar duvarları da dahil olmak üzere dermisteki yapılara saldırır.
BİR SAAT İÇERİSİNDE KABARIR
Cilt kırmızıya dönmeye başlamadan hemen önce damarlar genleşerek daha çok oksijen ve akyuvarı, dermis ve epidermise taşımaya çabalar. Bu biyolojik olayın yan etkisi, damarların genişlemesi ve duvarların incelmesidir. Kan dolaşımındaki su, buralardan çevredeki dokulara sızar ve bir saat içerisinde kabarmalara neden olur. Damar duvarlarındaki hücreler, sitokin adı verilen enflamatuar proteinleri açığa cıkarırlar. Bu savunma mekanizmalarına rağmen, güneşe maruz kalındığında hücre ölümü ve ciltte hasarlar meydana gelir. Hasar görmüş ya da güneşte yanmış hücreler; epidermiste, özellikle hücrelerin oluştuğu alt kısımlarda ortaya çıkar. Önemli bağışıklık sistemi hücreleri olan Langerhan hücreleri neredeyse 24 saatte tamamen yok olur.
YAŞLANMA İZLERİ MEYDANA GELİR
CİLDİN TEPKİSİ GENÇKEN AKTİFTİR
Enflamasyonla başa çıkmak, özellikle gençken çok önemlidir çünkü enflamatuar tepkilerin en aktif olduğu zaman gençliktir. Bu dönemde sadece hücreleriniz savunmasız değildir, aynı zamanda önünüzde hasarın etkilerinin birikmesiyle geçecek uzun yıllar vardır. Bu yüzden 20'li yaşlarda maruz kaldığınız güneşin, 50'li yaşlardaki kırışıklıklara neden olduğunu okumuşsunuzdur. Bu, 20'li yaşlarda kumsalda daha çok vakit geçirdiğinizden değil, 20'li yaşlarda cildiniz daha tepkili (reaktif) olduğundandır. Bu nedenle özellikle genç yaşlarda kendinizi yaz-kış güneşten korumak, enflamasyonu azaltmaktaki en önemli adımlardan biridir. Güneş korumaları; cildinizi, güneş ışınlarını emerek ya da engelleyerek korur. Güneş koruyucu ürünlerdeki aktif malzemelerin durumuna göre, kendinizi yakıcı B ultraviyole ışınlarına (UVB) ve daha derine işleyen A ultraviyole ışınlarına (UVA) karşı korursunuz. UVA'nın yıkıcı gücüne dair artan bilgiler gerçekten can sıkıcıdır çünkü güneş koruyucuların keşfiyle kendimizi yakıcı UVB ışınlarına karşı koruma altına almayı başarabildik. Bu korunma tabii ki iyidir ama burada maalesef bir de kötü taraf vardır.
UVB KORUYUCU TEK BAŞINA YETMEZ
Yandığımızı hissetmediğimiz için, güneşe çok fazla maruz kaldığımızda bizi uyaracak herhangi bir belirti mevcut değildir. Dolayısıyla plajda uzun saatler geçirdiğimizin farkına varmıyoruz ve cildimizi yoğun dozda UVA'ya maruz bırakıyoruz. Günümüzde hem UVA, hem de UVB ışınlarına karşı koruma sağlayan güneş kremleri var. Artık UVB koruyucu ürünler tek başlarına yeterli sayılmaz.
GÜNEŞ KORUYUCUNUZ NAR ÖZÜ İÇERSİN...
GENİŞ BİR ŞAPKA KULLANIN
CİLDİNİZİ PAPATYA İLE RAHATLATIN!
Mükemmel cilt rahatlatıcısı görevi gören pek çok bitki özü vardır. Papatya, bunlar arasında en bilinenlerinden biridir. Bisabobol adı verilen bir kimyasal içeren papatya, enflamasyon baskınını önler. Meyankökü de enflamatuar baskının önlenmesinde kullanılır. Portakal özü, arnika ve söğüt bitkisi de doğal antienflamatuarlardandır. Aloe vera yaprağından elde edilen özsu; sadece nemlendirici özelliklere sahip mükemmel bir bitki değil, aynı zamanda diğer cilt rahatlatıcıların etkisini de artıran bir anti-enflamatuardır. Ayrıca çinko; cildi ultraviyole ışınlarından, diğer tahriş edici etkilerden, bakteri ve mantar enfeksiyonlarından korur. Ayrıca kolajen yapımını artırır, A ve E vitaminlerinin etkisini ortaya çıkarır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.